Bugün 30 Ağustos Zafer Bayramı. Kurtuluş Savaşı’nda büyük
taarruzun neticelendiği gün. Çocukluğumda Yeşilköy’deki evimizde 30
Ağustos’lar özel bir coşkuyla karşılanırdı. Atatürk ilkeleri ve
devrimlerine bağlı bir aileydik. Türkiye’nin çağdaş uygarlık
düzeyine çıkacağı günleri umut ediyorduk. ‘Basında Güven’
sloganıyla, reklamlarında Altan Öymen’in çıktığı Milliyet
gazetesini ve Hürriyet’i okurduk. Hem Milliyet hem Hürriyet her 30
Ağustos’ta Atatürk ve Büyük Taarruz ile ilgili kitaplar ve
görseller hediye ederdi.
Şimdi ailemin düzenli okuru olduğu Milliyet’in yazarıyım ve bizim
aile gibi Milliyet okurlarının dünyasını iyi bildiğimi düşünüyorum.
Evet, Milliyet okurlarının genel ortalamasının dışında liberal
demokrat bir siyasi çizgiye sahibim. Türkiye’nin çağdaş uygarlık
düzeyine çıkabilmesinin de yolunun liberal demokrasi ve liberal
ekonomiden geçtiğini düşünüyorum. Elbette bu perspektifle bugün bu
ülkenin en büyük partisini yöneten muhafazakârlar da eleştirilmeli
ama benim içinden çıktığım laik kesim de önce özeleştirisini
kuvvetli biçimde yapmalı...
Mesela senelerce laik kesim başörtüsünü adeta bir takıntı yaptı.
Başörtülü kızların okula gitmelerine bile izin verilmedi. Onları
evlere hapsetmek gibi çağdışı işler yapıldı ve bu yapılanlar çağdaş
uygarlık gibi maskelerle kapatılmak istendi. 1999’da Merve Kavakçı
TBMM’ye girdiğinde benim de çevremde birçok kişi sinir krizleri
geçirmişti. O dönem neler yaşanmadı ki... TBMM’ye yürüyüşler,
sabahtan akşama genç bir kadın ve ailesine medya üzerinden akıl
almaz saldırılar... Bütün bu manzaralar şimdi ne kadar komik ve
aptalca geliyor değil mi? En katı laikçi ulusalcı duruşta olanlar
bile şimdi bu yapılanları savunamıyor.
Çok şükür ki o günleri atlattık ve hakikaten bu bağlamda
normalleştiğimiz bir döneme kavuştuk. Belki birçok konuda hâlâ
Türkiye anormal bir ruh halinde ama en azından bu konuda sağlıklı
bir zemin yaratabildik.