Her şey tam da tahmin ettiğim gibi oluyor. Fidel Castro, ‘dünyanın en masum, barışçı ve halkına refah ve huzur getiren lideriydi’ masalı anlatılarak uğurlanıyor. Herkes aynı teraneyi okusun, ‘sol’ kendini avutmaya ve kandırmaya devam etsin, ben gerçekleri söylemekten vazgeçmeyeceğim!
Fidel Castro ve Küba Devrimi’nin barbarlığı, nasıl önce diktatör
Batista rejimini devirmek diye yola çıkıp sonra adım adım kendi
destekçileri dışında herkesi yok ettiği, eşcinselleri adeta
soykırımdan geçirdiği, bütün bir ülkeyi aç ve sefil bıraktığı
bilinen gerçeklerdir. Ancak ben zihnimde esas canlandırmayı lise ve
üniversite yıllarımda izlediğim 2 filmden sonra yapmıştım: Çilek ve
çikolata (Fresa y Chocolate) ve Karanlıktan Önce (Before Night
Falls). Çilek ve Çikolata bir komünist genç ile marjinal bir
sanatçının arkadaşlığını anlatıyor ve totaliter, birey düşmanı
zihniyeti eleştiriyordu. Karanlıktan Önce ise ünlü Kübalı yazar
Reinaldo Arenas’ın eşcinsel kimliği nedeniyle nasıl Castro
Küba’sının hedefi haline geldiğini ve adanın ne kadar büyük bir
hapishaneye döndüğünü gösteriyordu. Jon Lee Anderson’ın Che
Guevara: Devrimci Bir Hayat adlı biyografisini de okuyunca ufkum
tamamen açıldı. Orada Che’nin katıldığı infazları bizzat anlattığı
şöyle bölümler vardı mesela: ‘32 kalibrelik bir tabancayla beynin
sağ tarafına, sağ temporal lobda çıkış deliği açacak şekilde, tek
atışla soruna son verdim. Biraz soludu ve öldü’. Evet, evet bu kan
dondurucu ifadeler dünyaya yıllarca ‘romantik devrimci’ olarak
pazarlanan Che Guevara’ya ait. Üstelik bu daha başlangıç.
‘İnsanları idam mangasına göndermek için hukuki delil
gereksizdir... Bu prosedürler modası geçmiş burjuvazi detaylarıdır.
Bu bir devrim’ diyen de o. ‘Bütün gazeteleri yok etmeliyiz, özgür
basın ile bir devrim yapamayız’ cümlesini kuran da! Ve buna rağmen
Türk basınında kahraman edasıyla sahiplenilen de... İnanması zor
ama durum bu! Türk medyasının birçok isminin bu gün methiyeler
düzdüğü Castro’nun Küba devrimi
böyle yapılmış bir devrim!