Toplumdaki kutuplaşma korkutucu boyutlarda, bunu azaltmak için ortamın yumuşaması gerekir deniyor ama ortam yumuşamaya hiç müsait değil.
Sanki toplu bir histeri krizine kapılmış gidiyoruz.
Ayasofya’da geçen Cuma düzenlenen icazet töreninde imam Mustafa Demirkan’ın sarf ettiği sözler üzerinden başlayan ve günlerdir devam eden tartışma beni ürkütüyor açıkçası.
Toplum kabak gibi ikiye ayrılmış sanki.
Bir tarafta Demirkan’a yönelik suç duyuruları, öfke patlamaları, diğer tarafta Demirkıran’ı savunmak için bir araya gelenler, suç duyurularına karşı Demirkan’ı savunmak isteyen avukatlar…
İki kemik cephede böylesine bir saflaşma yaşanmasının arkasındaki sebepleri anlamaya çalışmazsak aynı tartışmalarda debelenip durmaya devam edeceğiz.
Öncelikle kendi pozisyonumu ortaya koyayım: Ayasofya, cami olarak ibadete açıldığından beri toplumdaki laik-dindar yarılması üzerinden gerginliğin odağı olmaktan bir türlü çıkamıyor.
Açılışta Diyanet İşleri Başkanı’nın kılıcı, sözleri, Ayasofya’ya imam olarak atanan Mehmet Boynukalın’ın provokatif çıkışları derken Ayasofya’nın cami olarak....