Bu gün büyük tehdidin yaşandığı gecenin ardından geçen 9. gün.
Bu 9 gün içinde tehlikenin boyutunun tahminlerimizin de ötesinde
olduğunu öğrendik. Fethullah Gülen terör örgütünün nasıl
örgütlendiği, çalınan sorularla kendi öğrencilerini istedikleri
yere nasıl getirdiği, yasa dışı dinlemelerin nasıl bir mekanikle
yapıldığı ve daha birçok şeyi teker teker anlamaya başlıyoruz. Bu
anlamda Genelkurmay Başkanı’nın yaveri Yarbay Levent Türkkan’ın
ifadesi çok detaylı ve net. 1989’da Işıklar Lisesi’nin sınavlarına
girerken çalınmış soruları nasıl aldığını, Genelkurmay Başkanı
Necdet Özel’i nasıl dinlediğini, tam anlamıyla ‘paralel’ bir sistem
olarak işleyen cemaatin kadrolarının nasıl devletin bir çok
kurumunda birbirleriyle paslaşarak çalıştığını anlattı yaver.
Öte yandan, darbe girişimiyle ilgili karanlık noktalar da her geçen
gün artıyor. Birbiriyle çelişkili bilgiler yağmur gibi yağıyor.
Ortam spekülasyona çok müsait, o nedenle kesin bildiklerimiz
üzerinden gitmekte fayda var.
Peki, neler biliyoruz? Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak
hepimizin, ister Ak Partili, ister CHP’li, ister MHP’li, ister
HDP’li, herkesin dünyaya anlatması gereken şu: Geçen cuma günü
Türkiye’nin yaşadığı girişim bir darbe teşebbüsü değildi. Bu
girişim, Türk subay kıyafetleri içinde bir sapkın tarikat ordusunun
Türkiye’yi işgal girişimiydi. İlk kez topyekun bir şekilde Türkiye
devletine ve toplumuna saldırı hedeflendi. Bunun yabancı bir
devletin ordusunun Türkiye’ye saldırmasından farkı yok!
Askeri darbe yani silah yoluyla iktidarı ele geçirmek iğrenç bir
eylemdir ancak cuma günü yaşadığımız bunun da ötesinde bir olaydı.
İdeolojik kaygılarla, kendi zihinlerinde ülkelerini daha iyi
yöneteceklerine inanan darbeciler tanklarla sokağa çıkmadılar. Bu
bir 12 Eylül değildi. Bir 27 Mayıs değildi. Kendi ülkesinin
meclisini, istihbarat teşkilatını, cumhurbaşkanlığı sarayını,
Ankara Emniyet Müdürlüğü’nü, Özel Harekât müdürlüğünü bombaladılar.
Halka ateş açtılar. Bu, bir işgal ve istiladır…