Halit Kıvanç'ı dedeme benzetirdim. Kıvanç'ın o hep özenle arkaya taradığı saçları, aşina gülüşü ve her daim bakımlı görüntüsü ile dedem Osman Nuri Yıldırımcı arasında şaşırtıcı bir paralellik bulurdum. Emekli asker olan ve ömrünün sonuna kadar sabah kalkar kalkmaz traş olup takım elbise giymeden odasından çıkmayan dedem, saçlarını aynı Halit Kıvanç gibi tarayan, ondan bir yaş küçük, çok yakışıklı ve çok disiplinli biriydi. Dedemi 2006'da kaybettik. Onu hala çok özlüyorum. Torunlarıyla oyun oynamasını bilen nadir insanlardan biriydi. Huysuz derlerdi ama değildi. Bizi Yeşilköy'den trene bindirip 'İstanbul'a götüren ve Mısır Çarşısı'ndan aldığı kahvaltılıklarla hafta sonları kendi elleriyle besleyen bir dedeydi.