Türkiye'de birçok sektörde ama özellikle medyada hala erkek tahakkümcülüğü çok güçlü. O nedenle, kadın meselesiyle ilgili yazılarımdan sonra cinsiyetçi erkek köşe yazarlarının saldırılarına uğramam da çok doğal. Fatih Altaylı'nın Çarşamba günkü yazısı da üslup olarak tam bu türden bir yazı. Mesele sadece Altaylı değil. 'Erkek tahakkümü rejimi'nin değişmemesi için hem muhafazakar hem laik kanatta hem siyasette hem medyada kadınları hedef alan daha çok işler yapılacağını unutmayalım. Kadın aleyhtarlığı bu 'ortalama Türkiye erkek tipi'nin kanına işlemiş. Kadın haklarından yana gözükseler bile içlerinde o cinsiyetçi faşizm dipdiri duruyor. Fakat çok şükür ki kadına karşı şiddetin bir örneği olan tahakkümcü yazarlar artık kadınlar tarafından büyük tepki görüyor. Cinsiyetçiliğin ırkçılık gibi bir hastalık olduğunu bu ülkenin erkeklerine biz kadınlar öğreteceğiz. Fakat her şeyden önce de erkeklerdeki kadın aleyhtarlığının ince taktikleri konusunda kendimiz bilinçleneceğiz. Aramızdaki tüm siyasi farklılıkları hatta zıtlıkları paranteze alarak, kadınlar olarak özgürleşme ortak zemininde bir bütün olacağız. Zaten kadın hareketi ve kadın mücadelesi özünde bu demektir. BİZ, ÇOK BÜYÜK BİR GÜCÜZ!