Nagehan Alçı Habertürk Gazetesi

Kendimi bir komplolar denizinde bulmamın hikayesi

Türkiye’de sık sık gazetecilik-habercilik yapmanın çok zor olduğu söylenir. Bundan ötürü de iktidar tenkit edilir. İktidarın, normal gazetecilik faaliyetlerinin arkasında muhakkak komplolar aradığı iddia...

22 Aralık 2018 | 5.474 okunma

Türkiye’de sık sık gazetecilik-habercilik yapmanın çok zor olduğu söylenir. Bundan ötürü de iktidar tenkit edilir. İktidarın, normal gazetecilik faaliyetlerinin arkasında muhakkak komplolar aradığı iddia edilir. Olabilir, elbette eleştirinin ilk adresi doğal olarak her zaman iktidardır.

Ancak bu ülkede muhalif politikacılar hatta muhalif yazarlar acaba bu açıdan farklı mı? Gördüğüm kadarıyla değil. Herkes bir takım komplo teorilerine, tuhaf ve birbirinden yaratıcı senaryolara kendini kaptırmaya meyilli… Bir yerlere angaje olmuşlar ve normal bir gazetecilik faaliyetinin arkasında bile bir şeyler arıyorlar.

Önümüzdeki günlerde Türkiye’nin üçüncü büyük şehrinde CHP-İYİ Parti ittifakının belediye başkanlığı için ortak adayı belirlenecek ve çok büyük bir ihtimalle bu aday sandıktan galip çıkacak. Bu süreçte bir gazeteciyi İYİ Parti cephesinden bir isim arıyor, aday adayları arasında seçilmesi muhtemel olan Tunç Soyer’in ortak aday olmasına karşı tereddütlerini ifade ediyor. Sebeplerini açıklıyor. Gazeteci diğer İYİ Parti ileri gelenleriyle konuştuğunda da aynı cevabı alıyor. Hatta bir kısmı ismiyle cismiyle beyanat veriyor.

Uğur Dündar ve Deniz Zeyrek’e sitem

Bu, seçime giden ve sabah akşam adayları ve parti tercihlerini konuşan bir Türkiye’de bomba bir haber değil midir? Bunu haberleştirmek yüzde 100 gazetecilik faaliyeti değilse nedir?

Bir kaç gündür yaptığım tam da bu sevgili okurlar. Hadi siyasileri anlayabilirim ancak meslektaşlarımdan dahi son derece tuhaf imalar yapıldığını ve hatta komplolar üretildiğini görmek beni üzüyor. Özellikle Deniz Zeyrek ve Uğur Dündar’a bu noktada kırıldığımı ifade etmeliyim.

İkisiyle de hukukum vardır. Geçen sene yargı çevrelerinde Uğur Dündar’ın 17-25 Aralık darbesini desteklemekten ötürü tutuklanması konuşuluyordu ve ben buna şiddetle karşı çıkmıştım. O dönem Dündar beni aramıştı. Bel fıtığı ameliyatı olduğumda da çok nazik bir telefon aldım kendisinden.

Eğer Dündar gibi tecrübeli ve usta bir gazeteci, yazdığım iki yazıyı dikkatle okusaydı benim sadece gazetecilik yaptığımı görürdü ama sanırım okumayıp Tunç Soyer’in yönlendirdiği şekilde tweetler atmayı tercih etti.

Uğur Bey sürekli halkın gerçekleri öğrenme hakkından bahseder. Halkın, İYİ Parti ileri gelenlerinin, özellikle de İzmir’in önemli ismi, partinin genel başkan yardımcısı Müsavat Dervişoğlu’nun verdiği beyanatı bilmeye hakkı yok mu? Kamuoyunun, İYİ Parti’nin duyduğu bir rahatsızlığı öğrenmesi yanlış mı? Bu tavır, esasen gazeteciliğe karşı bir tavır değil midir? Ben bırakın rahatsız olmasını, bilakis Uğur Dündar’dan sık sık Halk Arenası’nda konuk ettiği Meral Akşener’e Nurettin Soyer meselesini sorarak gerçek gazetecilik yapmasını beklerdim…

Deniz ise benim yönlendirilerek yıpratma kampanyası başlattığımı da örtük şekilde içeren bir imada bulunmuş. Sadece İYİ Partililerin yaşadıkları işkencelerden ötürü duydukları hassasiyetleri yansıttım diye bana bunların söylenmesi adaletli mi Deniz?

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Erdoğan'ın zaferi ve CHP'de yaşanacaklar... 29 Mayıs 2023 | 1.564 Okunma Anneme dair… 28 Mayıs 2023 | 420 Okunma Dört bir yandan kuşattılar 25 Mayıs 2023 | 917 Okunma Millet İttifakı ve Selahattin Demirtaş meselesi 22 Mayıs 2023 | 1.111 Okunma Sinan Oğan kilit bir siyasi aktör mü hakikaten? 19 Mayıs 2023 | 728 Okunma