Son günlerde art arda yaşanan gelişmeleri değerlendirmekten
ziyade daha önce yazdıklarımı hatırlatmak isterim bu gün. Zira
eylül ayının başından beri bu köşede Türkiye’de gidişattan endişeli
olduğumu ve yeniden toplumsal çatışma sürecine gireceğimizi
yazıyorum. Aynı şeyi ekranlarda da dile getiriyorum. Maalesef
yazdıklarım çıkıyor ve üzülerek söylüyorum ki daha da beter bir
sürece doğru gidiyoruz. 15 Temmuz sonrasının olumlu atmosferi çok
kısa sürdü ve herkesin birbirini avlamaya çalıştığı dönem geri
geldi. Önce ekranlarda CHP’nin müfrit sol kanadından, ‘AK
Partililerin de FETÖ’den yargılanacağı ve başlarına geleceklerden
kurtulamayacakları’ söylemi telaffuz edilmeye başladı. Yani en
nihayet tutuklanacakları açık açık söylendi...
Sonra bu intikam rüzgârına önce HDP siyasetçileri ve ardından
soldan gelen gazeteciler ve yazarlar da katıldı. HDP’liler geçmişte
yaşadıklarına bakmadan sanki mahkemeler kendi ellerindeymiş gibi
tutuklatma çığlıkları atmaya başladılar. Ana akım medyanın sol
kanadındakilerde ise Gezi döneminin tam aksine Recep Tayyip
Erdoğan’ı öven ama diğer tüm AK Parti kanadını içeri attırmayı
amaçlayan bir tuhaf söylem başladı. Benim katıldığım bir yayında
sosyalist bir yorumcu Davutoğlu ve Gül FETÖ’den yargılanmak
zorunda- dedi. Yani özünde bu iki siyasetçinin tutuklanmasını
istedi. Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek de aynısını
söyledi ve Sözcü bunu manşet yaptı. HDP kanadında ise özellikle
Erdoğan hedef alınıyor ve yaptıklarının bedelini ağır ödeyeceği
yönünde açık açık tehdit ediliyordu. HDP’nin patronu Kandil de her
gün Türk devletini ve Erdoğan’ı silahla tehdit etmeye devam etti.
PKK da azgın ve acımasız terör eylemlerine devam etti. Tanınmış bir
HDP’li yorumcu Erdoğan’ın seçimle gitme şansını artık kaybettiğini,
zorla indirileceğini yazdı. Zaman içinde bu intikam rüzgârı iyice
kabardı ve solun tamamında yeniden doğrudan Recep Tayyip Erdoğan
hedef alınmaya başlandı. Geçmişte söylediği -Ben Ergenekon’un
savcısıyım- sözünden ötürü Erdoğan’ın FETÖ’den tutuklanması
gerektiği hatta vatana ihanetten ceza alması gerektiği bile
söylendi Türk ekranlarında. Bu delirme sürecinin elbette karşı
tepkisi de gecikmeyecekti. Tüm bunları yazdım ama delirmişlik uyarı
tanımıyordu...
Demokratik dil ve kültür bize çok uzak
Bu ülkenin muhalif siyasetçileri bile muktedir ve tahakkümcü
söylemlerle karşı tarafa saldırmayı çok seviyor. Demokratik bir dil
ve kültür maalesef hâlâ bizim ülkemize çok uzak. Her siyasi çevreye
uzak. Aydınların neredeyse tamamına uzak. Her kesimden aydınlar
çoğu zaman daha fanatik ve sadece kendi egolarına tapar haldeler.
En demokrat zannettiğimiz aydınlar bile vahşi ve kibirli bir dil
ile kelle istediler son dönemde. Sonra da kendi kelleleri
koptu...
Maalesef bu havanın mimarı da FETÖ. Ellerinde güç olmadığı halde
zorbaca karşı tarafı tehdit etme geleneğini muhalefetin aklına FETÖ
soktu. Bu örgüt aslında hiçbir toplumsal gücü olmadığını biliyordu,
o yüzden Erdoğan’a ve AK Parti’ye karşı savaşında sürekli ‘korkma,
titre, hepiniz içeri gireceksiniz’ argümanını kullandı. Sürekli
Erdoğan’a suçlusun ve mahvolacaksın dedi. Erdoğan’ın ülkeden
kaçacağını binlerce kez söylediler