Geçen hafta Paris saldırılarının ardından yazdığım yazıda IŞİD’in Hollywood tekniklerini ve video klip estetiğini çok iyi kullanan, modernist ve Batı’yı içinden tanıyan bir örgüt olduğundan bahsetmiştim. Bu saptamaların gerçekliğine işaret eden çok önemli bir dosya birkaç gün art arda Washington Post’ta yayımlandı. Greg Miller ve Suad Mekhennet’infarklı ülkelerde IŞİD militanlarıyla konuşarak, hapishanelere girerek ve sahada araştırma yaparak hazırladıkları ‘Halifelik ile Yüzleşmek’adlı dosyaya göre IŞİD’in en önemli ‘departmanı’ medya. Daha doğrusu IŞİD’i diğer tüm terör örgütlerinden ayıran ve bu günkü gücüne ulaştıran temel faktör medyayı kullanma şekli.
Fas’ta bir hapishanede tutulan bir ‘IŞİD kameramanı’ ile konuşmuşlar örneğin. Diyor ki:Üzerinde İslam Devleti’nin amblemi olan bir kâğıt gelir. O kâğıtta yalnızca mekân ismi olur. Ne olduğunu gidince görürüz. Bazen o mekânda atış talimi yapan savaşçılar vardır ama muhakkak bir kan banyosuna da denk gelinir.’ Bu kameraman 2014 yılında 160 Suriyeli askerin çölün ortasında çırılçıplak soyulup otomatik tüfeklerle taranırken Canon marka kamerası ile nasıl çekim yaptığını anlatıyor.
Habere yansıyanlara göre, örgütün çok geniş bir medya departmanı var. Bu departmanı, içinde en az bir Amerikalının bulunduğu yabancılar yönetiyor. Hepsi medya sektöründe çalışmış.