2007 yılında sırf Abdullah Gül’ü cumhurbaşkanı seçtirmemek için 367 şartı diye, şu an hiç kimsenin savunamadığı bir hukuksuzluk skandalına imza atan Sabih Kanadoğlu dün YSK’yla ilgili atıp tutmuş. Hâlâ hukuktan, gerekçeden, kanundan bahsediyor... O dönem Gül’ün önünü tıkamak için, daha önce hiç kimseye uygulanmamış bu şartı Cumhuriyet gazetesinde ortaya atan Kanadoğlu o dönemin CHP’sinden de büyük destek görmüştü. Dönemin CHP Genel Başkanı Deniz Baykal Anayasa Mahkemesi’ni de adeta tahrik etmiş, mahkemenin itirazlarını onaylamamasının Türkiye’yi çatışmaya sürükleyeceğini söylemişti.
Sabih Kanadoğlu’nun demecini dün okuyunca bir kez daha 10 yıl
öncesine kadar ne kadar güçlü bir askeri-bürokratik oligarşi içinde
yaşadığımızı hatırladım. Çok şükür ki o günler geride kaldı. Bu
günün sorunları o günlere kıyasla çok daha aşılabilir, zira
Kanadoğlu gibi ne zaman, nereden çıkacağı belli olmayan iktidar
paydaşları değil, siyaset kurumunun güçlü olduğu bir Türkiye
var.
Öte yandan, bu ülke öyle bir ülke ki bu gün artık tek bir (rakamla
1) kişinin dahi arkasında duramadığı bir hukuksuzluğa imza atan bir
isim çıkıp da hâlâ hukuk dersi vermeye kalkabiliyor. Üstelik bu
kişinin isminin önünde hâlâ ‘Yargıtay Onursal Başsavcısı’ sıfatı
bulunuyor! Neyin onurundan bahsediyorsunuz? 27 Mayıs, 12 Eylül, 12
Mart darbecilerinin isimleri sokaklardan, binalardan geri alınıyor,
peki ya 27 Nisan’ın darbecileri neden hâlâ korunuyor?
‘Evet’in Ak Parti’nin 1 Kasım oylarının altında kaldığı iller
Referandum sonuçlarını il il rakamlar üzerinden çalışmaya devam
ediyorum. Elbette arada geçişler var ancak çarşamba günü yazdığım
nokta bence çok ilginç bir tesadüf. Sedat Ergin de Hürriyet’te
rakamları inceliyor ve daha tekil örnekler üzerinden o da aynı
örtüşmeye dikkat çekiyor. Neydi o örtüşme? 16 Nisan’daki ‘evet’
oyları ile Ak Parti’nin 1 Kasım oyları arasında il il
karşılaştırıldığında büyük bir çakışma var. 17 ilde aynı rakam
çıkmış, 18 ilde arada 1 puan artı eksi fark var, 25 ilde ise
artı-eksi 2-3 puan. Yani toplam 60 ilde referandumdaki ‘evet’lerle,
Ak parti’nin 1 Kasım oy oranı arasında yanılma payı sınırları
içinde bir çakışma mevcut. Elbette ‘evet’lerin içinde ne kadarının
1 Kasım MHP seçmeninden geldiğini tam olarak tespit edemiyoruz
ancak yine 1 Kasım üzerinde gidecek olursak CHP+MHP+HDP+SP oyları
aynı oranlarda ‘hayır’a karşılık geliyor. Bu rakamlarda geçişler
olsa da bu çakışma ‘evet’ ‘hayır’ın büyük oranda 1 Kasım Parti
tercihleri üzerinden, MHP’nin tabanının ağırlıklı ‘hayır’da kaldığı
bir tabloya işaret ediyor.
Ancak yapılan çalışmalar her parti tabanının yüzde kaç oranında
kendi parti tercihi doğrultusunda referandum oyu kullandığını
ortaya koyuyor. Buna göre söylenen Ak parti tabanının yüzde 90-93
aralığında ‘evet’ yönünde oy kullanmış olması. Ben bu gün bu
rakamdan yola çıkarak hangi illerde ‘evet’in , Ak Parti’nin 1 Kasım
oy oranının altında kaldığına baktım ve orada da ilginç bir
çakışmayla karşılaştım.
81 ilin 60’ında nasıl ki 1 Kasım Ak Parti oyu ile ‘evet’ oyları
büyük bir örtüşme içinde ise 81 ilden, 60’ı çıkardığımızda geriye
kalan 21 sayısı bize aynı zamanda ‘evet’ oylarının Ak Parti’nin 1
Kasım oylarından geride kaldığı il sayısını veriyor. Ancak bu 21
ilin tamamı 60 ilin içinde yer alıyor, yani Ak Parti’nin 1 Kasım oy
oranına göre daha düşük ‘evet’ler arasında çok küçük bir fark var.
Arada 1 puandan fazla fark olan il sayısı 5. Bu iller: Kilis: 1.68
puan, Konya: 1.67 puan, Ordu: 1.56 puan, Bolu: 1.10 puan, Denizli:
0.9 puan. Bu iller zaten Denizli hariç, ‘evet’in en yüksek çıktığı
illerin içindeler. (Kilis: yüzde 64-Konya: yüzde 73-Ordu: yüzde
62-Bolu: yüzde 62- Denizli: yüzde 45). Kısacası, ‘evet’in 1 Kasım
Ak Parti oylarından dramatik şekilde daha aşağıda çıktığı hiçbir il
yok.