Nagehan Alçı Habertürk Gazetesi

Son derece kişisel bir 'duruş' hikayesi

Yavaşça yataktan kalkıp, masama gelmiş bulunuyorum. Saatimi kurdum. 20 dakika sonra alarm çalacak, hiç kalkmadan en uzun oturma sürem şimdilik bu. Sonra 10 dakika yürümem gerekiyor. Ama en azından artık oturabiliyorum, bu da 10...

01 Ekim 2018 | 5.674 okunma

Yavaşça yataktan kalkıp, masama gelmiş bulunuyorum. Saatimi kurdum. 20 dakika sonra alarm çalacak, hiç kalkmadan en uzun oturma sürem şimdilik bu. Sonra 10 dakika yürümem gerekiyor. Ama en azından artık oturabiliyorum, bu da 10 günün ardından yazı yazabilirim demek. Özledim sizi sevgili okurlar…

Yatay bir şekilde geçirdiğim 10 günün sebebine gelince… Önceki perşembe akşamı feci bir bacak ağrısı ile eve döndüm. Belim arada beni yoklar, bir ağrı kesici, bir kas gevşetici ile hayat maratonuma yıllardır devam ederim.

Şimdi bakıyorum da... Ne maraton ama! Çocuklara koş, hatta 20 kiloyu geçtikleri halde onları şımartmak için kucağında bile taşı, işe ve seyahatlere koş, spora koş... Bir de bunlar yetmezmiş ve sanal market diye bir şey yokmuş gibi market torbaları taşımaya koş…

Sonuç şöyle oldu: O perşembe bacağıma saplanan ağrı bütün gece son derece zalim bir şekilde dalga dalga ayaklarıma kadar yayıldı. Sabaha karşı çığlıklar içinde sağdan sola dönemez hale gelmiş, ayağa kalkamaz olmuştum. Rasim, apar topar ambulans çağırdı ve hastaneye kendimizi zor attık. Ben hala acil serviste "Bir kas gevşetici iğne yapın da eve döneyim, yazımı yazmam lazım" diye yalvarmaya çalışırken kendimi MR’da buldum. Sonrası rüzgar gibi geçti…

ACİL AMELİYAT

Öncelikle şunu söyleyeyim: Çok şanslıydım. Memorial Hastanesi'nde değerli beyin cerrahı Profesör Gökhan Akdemir çıktı karşıma. İlk söylediği şuydu: "Bel fıtığınız var. Genelde fizik tedavi ile çözülebilir ancak sizinkine cerrahi müdahale şart."

Türkçesi: Acil ameliyat olmanız gerek.

Ne zaman?

"Bugün 2’de olabilir, eğer uygunsanız" (O sırada saat 11'di)

Meğer 4. ve 5. omurum ciddi zedelenmiş, aradaki kıkırdak çıkıp sinirin üzerine oturmuş ve bacağımda güç ve duyu kaybı başlamış!

Saat 13.40’da ameliyathanenin kapısındaydım. Yaklaşık 2 saat sürmüş ameliyat. Gözümü dümdüz bir yatakta açtım. Hastanede tuvalete ve yemeğe dahi kalkmadan 24 saat yattım. Sonra evde yalnızca gün boyu 1 saati geçmeyecek şekilde yemeğe ve banyoya kalkarak, 5 gün daha yattım. Koltuk, kanepe vs yasak, kafanın altına yastık da yasak. Yatakta, öyle dümdüz yatılacak.

Son birkaç gündür küçük yürüyüşler ve evin içinde oturma iznine kavuşmuş durumdayım…

YATAY HAYATIN ÖĞRETTİKLERİ...

10 gün yere paralel yaşayınca gözümün önünde olan ama hiç fark etmediğim öyle çok şey gördüm ki… Mesela sabahları ama epey erken saatlerinde, yavaş, sırtında kamburu olan bir ihtiyar gibi ilerliyor zaman. Gönülsüz bir el uzatıyor. O eli tutmamak için uyku seni bir süre kandırıyor. Bir saat, bilemedin iki. Sonra açıyorsun gözlerini. Vee… Bir anda hızlanıyor her şey. Önündeki dünyanın ışığı daha çabuk değişmeye, tependeki tavanın gölgeleri daha seri uzamaya başlıyor. Dışarıdaki sesleri dinleyerek bunca zaman yapmadığın bir şeyi yapıyorsun. Hayal kuruyorsun. Yıllardır tepende duran ama hiç bakmadığın tavanın, istersen bütün dünyaya ayna olabileceğini görüyorsun. Ve o dünyayı keşfe çıkıyorsun...

BENİ EN ÇOK ŞAŞIRTAN...

Bir de şaşırmayı hatırlıyorsun. Ben Ela ve Yasemin’in aslında ne kadar büyüdüklerini görüp öyle şaşırdım ki… Yaramazlıkları, şımarıklıkları buhar olup uçtu sanki. Her gün sessizce gelip, iyileştirmek için alnıma pansuman yapıyorlar, en sevdikleri oyuncaklarını beni korumaları için başucuma bırakıyorlar, sabahları okula giderken beni uyandırmamak için parmak ucunda yürüyorlar… Meğer ne olgun, ne anlayışlı, ne hisli olabilecek yaşa gelmiş bıdıklar…

Her fırsatta sövdüğümüz cep telefonlarına dair de birkaç söz söyleyeyim…Öyle çok çaldı, beni şaşırtan öyle isimler aradı ki… Herkese binlerce teşekkür! Böyle zamanlarda o aramalar ilaç oluyor.

Alarmım ikinci kez çaldı. Bu "Oturmayı artık abartma" demek. Şimdilik bu kadar. Çarşamba bomba kulisler ve daha hızlı bir Nagehan’la tekrar buradayım…

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Erdoğan'ın zaferi ve CHP'de yaşanacaklar... 29 Mayıs 2023 | 1.564 Okunma Anneme dair… 28 Mayıs 2023 | 420 Okunma Dört bir yandan kuşattılar 25 Mayıs 2023 | 917 Okunma Millet İttifakı ve Selahattin Demirtaş meselesi 22 Mayıs 2023 | 1.111 Okunma Sinan Oğan kilit bir siyasi aktör mü hakikaten? 19 Mayıs 2023 | 728 Okunma