Uzun zamandır yazı yazmanın getirdiği bazı zorluklar var. Bir bakarsınız ki pek çok yazıya aynı cümlelerle girmek zorunda kalırsınız. Gündem mi değişmiyor, yoksa bazı konuları farklı anlatmak konusunda yetersiz mi kalıyoruz? Tartışılır. Ama bir gerçek var ki Türkiye’nin yakıcı gündemi, sıkça kendisini tekrar ediyor ve her nedense aynı tuzaklara sanki bile bile yeniden düşüyoruz.
Farkında mıyız acaba? Bu topraklara ait bir geleneğimiz var. Peki o halde bu geleneğin bize bahşettiklerini neden bu kadar kolayca unutuyoruz ve neden başka rüzgarlardan böylesine çabuk etkileniyoruz? Anlamak gerçekten çok zor.
Yanı başımızda bir sorun var. Suriye, nereden bakarsanız bakın, hem yeni sorunlar üretmeye uygun bir zeminde bölünüyor. Hem de mevcut haliyle Türkiye’nin hareket kabiliyetinin önüne ciddi engeller getiriyor.
Bugün aktarmak istediklerimin, olup bitenin siyasi boyutuyla ilgisi yok. İşin o tarafında hayli sıkıntılı günler yaşıyoruz. Siyasetin doğasına uygun biçimde tam anlamıyla bir güç savaşı yaşanıyor. Yazık ki yıllardır ifade etmeye çalıştığım gibi, ABD ve müttefikleri Suriye konusunu Rusya’ya havale ederek, kenara çekildiler ve şimdi bu güç savaşındaki belki de en acımasız sahnelerle karşı karşıyayız.
Yapmak istediklerinizi, farklı hamlelerle ve boyutlarla zenginleştirmeden, sadece siyaset ve onun araçları üzerinden yol alırsanız, eninde sonunda tıkanırsınız. Yazının girişinde ifade etmeye çalıştım; gelenek. Ona yüklenen olumsuz anlamları dilediğiniz kadar tartışabilirsiniz. Ama geleneğinden habersiz olmak, ondan faydalanmamak ve hele türedi anlayışlara kolayca gönül vermek gerçekten kabul edilebilir bir hal değil.