Özgürlük ve adalet adına talep ettiklerinizin, sizin dünyanızda karşılığı yoksa samimi değilsiniz demektir herşeyden önce. Çünkü böyle bir durumda sizin her talebiniz ve arayışınız, bir başka gündemin parçası ya da uzantısı olmaktan öteye gidemez.
Türkiye’nin demokratikleşme sürecinde kimin ne kadar payı olduğu tartışması, herkesin kendi bulunduğu yerden farklı ele alınabilir. Ancak en tehlikeli yaklaşım, kendisi olmadığı takdirde bu tür süreçlerin yürümeyeceğini düşünen ve elindeki imkanlarla bunu dayatan anlayış olsa gerek.
Sahici bir liberal geleneğe ve onu temsil eden isimlere ne kadar sahibiz tartışmasına girmeden hatırlatalım. Ülkemizdeki kimi liberal isimlerin veya kendisini öyle tarif edenlerin uzun süre yaptığı bir yanlıştı bu. Halihazırda da bunu sürdürenler var. Özellikle İstanbul sermayesinin belli bir kesimiyle bir şekilde irtibatlı olan isimlerin, kendilerini özgürlük ve adaletin olmazsa olmazı gibi sunduğu; geniş kesimleri, siyaseti ve diğer aktörleri bir şekilde ‘hamal’ kabul ettiği bir gerçek.
Ancak bu tepeden dil ve söylem, özellikle son yıllarda ortaya çıkan ve geniş kesimlerin desteği ile şekillenen demokratik hamlelerle, kelimenin tam anlamıyla sistem dışı kaldı. Kuşkusuz her düşüncenin ve onu temsil eden isim ya da kesimlerin bu tür süreçlere katkısını azami düzeyde tutmak önemli. Ancak olmazsa olmaz noktasında işler bambaşka bir çehreye bürünüyor. Kendisini bir şekilde yukarıda görenlerin bu anlayışı, demokrasi yerine çok farklı bir zemin üretiyor.