Türkiye’nin yakın geleceği okurken, farklı ittifaklar ve arayışlar içinde olmasını kimse yadırgayamaz. Sonuçta bunların herbirinin stratejik karşılığı ve değeri olabilir. Sözgelimi, ABD ile anlaşamadığınız bir konuda Rusya ile masada olmanız, ne yaptığınızı doğru tarif edebildiğiniz takdirde gücünüzü artırır.
Birileri size hala geçmişin kodları üzerinden rol biçmeye kalkabilir. Değerinizi anlamayabilir, anlamak istemeyebilir. Dün sadece bir parantezde tarif edilen ve başka arayışlara kapalı olan duruşunuz değişmişse ve farklı başlıklar altında farklı ittifaklar kurgulama cesaretiniz varsa, bunların hiçbir önemi yok. Eninde sonunda gücünüz ve gerçek değeriniz üzerinden kendinize rol bulursunuz.
Türkiye’yi herhangi bir gücün mutlak müttefiki, hatta uzantısı olarak görme alışkanlığında olanlar, bu tür arayışları eksen kayması ve benzeri kavramlarla anlama gayretinde oldular uzun süre. Soğuk Savaş dönemine ait algıların hala belli çevrelerde canlı olması, mesela Türkiye-Rusya ilişkilerini bir anda endişe kaynağı olarak görebiliyor. Oysa ne ABD ile, ne Rusya ya da daha uzaklarda Çin’le kurulacak bir ittifakın ya da ortaya çıkabilecek bir anlaşmazlığın bir anda alt üst edebileceği bir ülke değil Türkiye.