Meclis başkanlığı seçimleri sona erdi ve AK Parti adayı İsmet Yılmaz, dördüncü turda en fazla oyu olarak seçilmeyi başardı. Bu sonuç birden fazla mesajı içinde barındırıyor.
Her şeyden önce AK Parti, 7 Haziran seçimlerinden tek başına iktidar olacak bir sonuç alamasa da, siyasetin her yönüyle ana aktörü olduğunu bir kez daha göstermiş oldu. Seçim sonrasının fantastik üçlemesi, yani CHP-MHP-HDP koalisyon hükümeti de, muhtemelen bir daha söz edilmemek üzere yok oldu.
AK Parti son tura kadar firesiz kendi adayının arkasında durdu. Aynı durum diğer siyasi partiler için de geçerli. Sonuçta ipi İsmet Yılmaz göğüsledi. Ama diğer boyutuyla bakarsak, siyasi partiler arasında herhangi bir ittifak veya paslaşma da olmadı. MHP’nin tavrını AK Parti’nin önünü açmak olarak değerlendirmek biraz fazla abartılı bir yaklaşım. Çünkü gerek Başbakan Ahmet Davutoğlu, gerekse Devlet Bahçeli, bu konuda başından itibaren söyledikleri yerde durdular.
Uzun yıllardır devam eden tek parti iktidarının ardından, koalisyon üzerinde konuşmak, müzakere etmek kimse için kolay değil. Bu sadece iktidar partisi için değil, muhalefet için de geçerli. Tam da bu nedenle Meclis başkanlığı seçimlerinden kimse koalisyon sürecine dair bir işaret çıkaramadı. Çünkü gerçekten de böyle bir işaret yoktu.
Önceki gün Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın bir azınlık hükümetinin ülkeye fayda getirmeyeceği yönündeki açıklamasıyla, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun grup konuşmasında verdiği mesajlar aslında birbirini tamamlıyor. Yaklaşık onüç yıl boyunca güçlü bir iktidar eliyle yönetilen bir ülkenin, akıbeti pamuk ipliğine bağlı bir denklemle, mesela bir azınlık hükümetiyle yönetilmesinin savunulabilir yanı yok.