Tezgahtarlık dahil hayatın ona sunduğu her işte çalıştı. Türkiye'nin en büyük holdinginde yöneticilik yaptı. Hayatı tanıdı, ülkesinde yani Türkiye'de “zıtlar nasıl ortaya çıkıyor sonra zıtlar nasıl çatışıyor, ülke nasıl kan gölüne dönüşüyor” onu gözlemledi. Önce ülkesini keşfetti, sonra dünyayı anlamaya uğraştı.
Bilgisayarınız vardır.
Onun adını yazın.
Adı: Hikmet Ersoy.
Okuyacaksınız.
Türkiye'nin kendi yerli otomobilini yapma girişimi olan “Devrim Otomobilini” gerçekleştiren ekipte mühendis olarak da çalıştı. Hikmet Ersoy'dan bir mektup aldım. Diyor ki, “Oldukça ileri bir yaşa geldim. Hayatın gerçeklerini görecek tecrübeye sahibim. Çocuklarda bile silah var. Liseli genç kız arkadaşını sınıfta vurdu, öldürdü… Ortaokul öğrencisi, liseli genci öldürdü… Sevdiği kızı beğenmeyen ailesinden 6 kişiyi öldürdü… 2 lira alacağı için arkadaşını vurdu, öldürdü… Her gün bunun gibi onlarca haber gazetelerde yer alıyor… Yurdumuzda kan gövdeyi götürüyor. Bu yazdıklarımın siyasetle alakası yoktur. Bizi yönetenlere rica ediyorum… Tedbirleri acilen alsınlar, aksi halde kendi içimizde kan gövdeyi götürecek…”
Evet!
İnsanlar silahlanıyor.
Ortaokul öğrencileri bile…
Niçin silahlanıyorlar?
Polis, asker, jandarma…
Savcı, hakim, mahkeme.
Bunlarla “adalet” aramıyor.
Kendi silahlanmış.
Kendi karar verecek..
Kendi infaz edecek.
Bu ilkel toplum anlayışı.
2000 yıl önceki kafa.