Musul operasyonu yapılacaktı. TSK, Başika Kampı'nda mevzilendi, Musul'a girecektik. Türkiye'de iktidar sözcüleri, “Lozan hezimettir” temalı eski propaganda söylemlerini raftan indirmişlerdi. Cumhuriyeti kuranları suçluyorlardı.
Musul'u verdiler.
Biz geri alacağız.
Irak Merkezi yönetimi ise tam o günlerde “Türk askerini Irak topraklarında istemediğini” açıkladı. Irak Başbakanı İbadi, “Kovulmadan önce şerefinizle topraklarımızdan çıkın” diyerek zehir-zemberek dilli, iğneleyici, meydan okuyucu tehdit savurdu.
Arkasına İran'ı almış.
Türkiye'ye bağırıyordu.
Cumhurbaşkanı cevap verdi:
“Sen benim zaten muhatabım değilsin, seviyemde değilsin, kıratımda değilsin, kalitemde değilsin, Irak'tan senin bağırman, çağırman bizim için hiç de önemli değil, biz bildiğimizi okuyacağız, bunu böyle bilesin. Kim bu? Irak'ın Başbakan'ı önce haddini bil… Gereği neyse bunu biz gerektiği şekilde bugüne kadar nasıl yaptıysak yapmaya devam edeceğiz…” Devlet Bahçeli de geri durmadı; desteğini hemen sundu ve “Başika'dan çekilmek Hakkari'den çekilmek ile eşdeğerdir. Musul'a sokulmazsak Ankara'yı tehlikeye atarız” diyerek Cumhurbaşkanı'nın arkasında durdu.
100 gün bile geçmedi.
İbadi'nin dediği oldu.
Başika'dan çekiliyoruz.