Adı: Canan Coşkun.
Mikrofonu önüne çekti.
Şunları söyledi:
“Bir duyum aldım. Lüks konut yapan bir şirket, İstanbul’da hakim ve
savcılara büyük indirim yapmış. Ev sahibi olmuşlar. Neden bu
ayrıcalık? haberi araştırdım. Doğruydu. Belgeledim. Yazdım.
Savcı ve hakim başına 100 bin TL kıyak geçilmiş. Adalet insanları,
konut satan şirkete ne avantaj sağladılar ki, hakim, savcı başına
100 bin TL indirim aldılar diye sordum. gazetem haberi
yayınladı. İki savcı haberimi ve beni savcılığa şikayet etti.
Hakkımda soruşturma açıldı. Sonra 2 şikayetçi arasına 8 hakim ve
savcı daha katıldı. 23 yıl 4 ay hapis cezası ile yargılanmaya
başladım. Mart ayında davam var. Beni dava eden adalet beni
yargılıyor…”
* * *
Adı: Rıfat Doğan.
Mikrofonu önüne çekti.
Şunları söyledi:
“Ben ve benim yaşımda birkaç genç gazeteci bir araya geldik.
İnternet gazeteciliği yapıyoruz. Sağlam, belgelere dayalı
gazetecilik yapmaya karar verdik. Bu yolda yürüyoruz. İktidara
yakın bir vakfın üyesi bir kişinin canlı konuşmasından 2 dakikalık
bir bölümünü yayına koyduk. Bir saat sonra tehdit telefonları
gelmeye başladı: Bu haberi yayından kaldırmazsan sana yapacağımızı
bilirsin. Arkasından bir telefon daha… Bir telefon daha… Bir tane
daha.. Tam 8 telefon…. Hepsi de aynı şeyi söylüyordu. İsimlerini
veriyor. Haberi kaldırmazsan… Diye devam ediyorlardı… Arkadaşlarım
bana “sen birkaç gün evden çıkma” öğüdü verdiler…”
* * *
Adı: Hüseyin Şimşek.
Mikrofonu önüne çekti.
Şunları söyledi:
“Ben günlük bir gazetede muhabirlik yapıyorum. Yolsuzlukları,
devlet soygunlarını haberleştiriyorum. Haberlerimi belgeye, sağlam
bilgiye, kanıta dayandırıyorum. Sayıştay, biliyorsunuz devlet
kurumlarının yaptığı harcamalarda usulsüzlük, yolsuzluk olup
olmadığını da denetler. Bu yüzden Sayıştay raporları en sağlam
belge olarak kabul edilir. Son raporda; “kamu kuruluşlarının
tamamında toplam 48 milyar TL nereye, nasıl harcanmış bilinemiyor”
diyen bir belge vardı. Harcamayı yapmış mı, cebe mi atmış? Sayıştay
üç-beş defa kamu kurumlarını yönetenlere “harcadığın yeri söyle,
belgeleri gönder” diye uyarı yapmış. Gelen cevaplar komik. Örneğin
Diyanet verdiği cevapta; “gelecek yıl denetime geldiğinizde size 23
milyon TL’yi nereye harcadığımızı söyleriz” demiş iyi mi! Bu
kurumların genel müdürleri ve yönetim kurulu üyelerinin hepsi
iktidar partisi yakınları, iktidarın eski milletvekilleri,
milletvekili adayı olup da seçilememiş kişilerden oluşuyor.
İçlerinde yolsuzluktan hakkında soruşturma açılmış olanlar da var.
Korunuyorlar. Bu yıl yeni bir skandal daha oldu. Sayıştay 75 devlet
kuruluşunun denetim raporlarını hazırladı fakat basın okuyup halka
haber yazmasın diye sitesine koymadı. Yasaya rağmen Sayıştay
raporları halka kapatıldı… İktidar istememiş. Biz ne yaptık?
Muhalefet milletvekillerini tek tek arayıp onlara gelen raporları
alıp, okuyup haberleştirdik…”
* * *
Bu 3 genç gazetecinin yaşları 25’in altındaydı. Ben onları
önceki gün Şeffaflık Derneği’nin düzenlediği “Gazetecilerin
Gözünden 2015’in Yolsuzluk Karnesi” adlı seminerde dinledim. 3 genç
gazeteci de “aynı gözlemi” aktardılar:
Adalet iktidara esir olmuş.
İktidar adaleti kullanıyor.
Gazetecileri hapisle korkutuyor.
Fakat iktidarın hesabı tutmayacak.
Çünkü genç gazeteciler yılmayacak.
Egemene satılmayacaklar.
Araştıracak, belgeleyecek, yazacak.
Saydamlık peşinde olacaklar.
Bin yaşasın genç gazeteciler.