Kendisinden öncekiler Mustafa Kemal Atatürk’ten başlayarak; 2002
yılına kadar Cumhurbakanı, Başbakan, Meclis Başkanı, Anayasa
Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Sayıştay, Diyanet İşleri Başkanları,
ordu komutanları ve üniversiteler, yazarlar, düşünürler, sivil
kurumlar, 90 yılda eksiğini, gediğini
tamamladıkları “altın tepsiyi” ona
teslim ettiler.
Eğme.
Bükme.
Kırma.
Hoyratça kullanma.
İşte kendisini ötekileştirilmiş hisseden halk da seni iktidara
getirdi, bu altın tepsinin hakkını ver, halka hizmet edeceksen
ve “Türkiye’yi de İslam dünyasınca örnek alınan
ülke” olmakta daha ileri adımlar atacaksan
bu “altın tepsiyi daha da parlat, bu sana
yeter” dediler.
Başlangıçta “evet” dedi.
“Dindar Demokrat” olacağı, laik devlet
çizgisini değiştirmeyeceği ve nasıl “Hıristiyan Demokrat
olunmuşsa Müslüman Demokrat da olunacağı” umudunu
verdi.
Sözünde durmadı.
Altın tepsiyi kırdı.
★★★