Apoletli siyaset, siyaset bulaşmış apolet, hem apolet, hem
siyaset; hepsi o salonda yaşandı.
Yıkılıyor vicdanlar.
27 Mayıs darbesi.
12 Mart darbesi.
12 Eylül darbesi.
28 Şubat ittirmesi.
Elektronik muhtıra.
Bunların hepsi tarihte generallerin, Askeri İç Hizmet Kanunu’nun
ilgili maddesinden güç alarak laiklik karşıtı siyasetçileri
“iktidardan indirmesi” ve gözdağı verip
”siyasetten ittirmesi” ile sonuçlanmıştı.
Ve hepsi tarih olmuştu.
Darbeler ve ittirmeler tarihe havale edilmiş, Türkiye’de
“askerin sivili korkutması ve apolete siyaset sokması
geleneği bitti artık” denilmişti.
Niçin yaptın general?
Apolete yine siyaset soktun.
Hem de tersten soktun.
“General bile iktidarı alkışlıyor” algısı
yaratmak için kurgulanmış bir toplantıda seçim konuşması yapan
lideri alkışladın.
Nereden nereye!
“Laikliğin korunması adına politikacı korkutan”
generalden, “Anayasa Mahkemesi’nin laikliğin karşıtı
eylemlerin odağı oldu diye partisi hakkında kapatma kararı verilmiş
politikacıyı alkışlayan” generale geçişin adımını attın.
* * * Hiç ihtiyacın yoktu.
Örnek gösteriliyordun.
Ordunun “askeri başarılarına” imzalar atmıştın.
Askerinle “Zeytin Dalı Harekatı”nı başarıyla
yönetmiştin. Apoletinden beklenen buydu. Milletin gururuydun.
Partili general oldun.
Ciddi hasar verdin.
Diyeceksin ki, ey gazeteci “O toplantıya Cumhurbaşkanı gelmemiş
olsaydı, ben orada olur muydum” diye sor ve cevabını sen ver.
Cumhurbaşkanı, “Ordunun Başkomutanı” sayıldığına göre onun
bulunacağı bir toplantıya gitmek zorundaydım.
Evet General!
Gitmek zorundaydın.
Fakat bu alkış niye?
Bir başka general de cumhurbaşkanına karşı aday olacağı lafları
dolaşan bir siyasetçiyi “adaylıktan caymaya ikna etmek
(!)”