“Biz, bize yeteriz!..” diyorsanız demek ki, önce Saray’ı ve VIP uçakları satıp halka örnek olacaksınız.
İyi haber.
Ben de destek olayım.
Doğalgazı kapatayım.
Arabayı parka kitleyeyim.
Kışı battaniye ile geçireyim.
Enflasyon çıktığı gibi insin.
Nasıl olacak?
Biz, bize nasıl yeteceğiz?
Bulunmuş yeni çare nedir?
Eski örnekten giderlerse fatura yine “direnme gücü olmayanlara” kesilecek. Örneklerden biri şuydu. AKP iktidardaydı. Enflasyon türleri sıralanıp sayılıyordu.
Ölü enflasyon:
Yıllık yüzde 2.
Faydalı enflasyon:
Yıllık yüzde 5.
Dirilmiş enflasyon:
Yıllık yüzde 30.
Şahlanmış enflasyon:
Yıllık yüzde 100.
Gemi azıya almış enflasyon:
Yüzde 500-1000-2000.
O yıllarda Türkiye’nin enflasyonu bugün yaşanmaya başlandığı gibi “dirilmiş ve şahlanmaya hazır” arasında gidip geliyordu. Şahlanmasın diye mücadele programı gerekiyordu ve elde Kemal Derviş döneminde yapılmış; ismi fiyakalı “Ekonomiyi Güçlendirme Programı” vardı.
★★★
Aynen sahiplenildi.
Programa direnenler olabilirdi.
Önce onların gücü kırılmalıydı.
Mücadele başlatıldı.
İsmi önemli değil bir memur sendikası vardı. Türkiye’de memur sayısı 2.5 milyonu bulmuştu ama bu sendikanın üye sayısı sadece 40 bindi. Sanki mucize oldu, bir gecede üye sayısı 900 bine çıktı ve memurlar adına görüşme masasına oturdu.
Negatif maaş artışı istedi.
Hükümet ne diyorsa sendika başkanı da aynı sözleri tekrarlıyor, “enflasyonun altında maaş artışına” imza atıyordu. Dönem sonunda bu memur sendikası başkanı iktidar partisinden milletvekili yapıldı. İşçiler için de başbakanla ağız birliği etmiş sarı sendikalar üretildi, onların başkanları da AKP’den milletvekili seçildi.