Satılmadık devletin dip suları kalmıştı. Dip sularını da satacak
kanun tasarısı Meclis’e sunuldu. Komisyondan da geçti, kabul
edildi.
Meclis, noter olmuş.
Kabul edenler.
Etmeyenler.
Kalkıyor parmaklar.
Kabul edilmiştir.
Yağmur suları, nehir suları, göl suları, dağ diplerinden kaynayıp
ovalardaki tarlalara hayat veren dip sularının satılması için
“Yalanın Siyasetine” vidalanmış propaganda
haberleri de hazırlandı. Diyorlar ki “Biz bu kanunla sulama amaçlı
su kaynaklarını özel şirketlere tahsis etmiyoruz. Biz kaynak
suyunun dağıtımını ‘hizmet alımı yöntemiyle’ özel
sektöre veriyoruz. Kaynak yine devletin, suyun dağıtım imtiyazı
özelleşiyor.”
Özel tahsildar gelecek.
Çiftçi dayı merhaba!
Öde bedeli.
Çiftçi soracak:
Bu neyin bedeli?
Su kullanım hizmet bedeli.
Suyun satılmasının adı da “hizmet alımı yöntemiyle yapılan
özelleştirme” konuldu.
Laf cambazlığı! * * * Aslında su kaynaklarının suyunu “hizmet
getirdim” diye satın alan şirket, çiftçilerden, bahçe ve sera
sahiplerinden “para tahsil eden” yapılıyor. Paraya sıkıştığı
dönemlerde Osmanlı da buna benzer bir düzen kurmuş, İngiliz,
Fransız şirketlerine “devletin vergi gelirini toplama
imtiyazını” satmıştı.
Yine de gelişme var.
Çiftçiden sulama suyu ve dip kaynak suyu hizmet bedelini toplama
yabancı şirketlere değil yerli ve milli şirketlere verilecek
görünüyor. Fakat bunlar daha sonra dip suyu kullanma hizmet
bedelini yabancıya da satabilirler. Pet şişe suyu şirketleri
modelinde de başlangıçta hepsi yerliydi, yabancıya satılmadık ya
bir ya da ikisi kaldı.
Devlet ağaçları da satılacak.
Ormanlardaki ağaçların özel sektöre satışını hedefleyen yasa
tasarısının maddeleri de komisyondan geçti, kabul edildi.
Meclis, yine noter olacak.
Delik çok büyük; devlet israfı ve harcaması çok yüksek. Sata sata
deliği kapatacak bir yama bulunamadı.
15...