Çok korku gördük.
Çok korku yaşadık.
İşsiz kalma korkusu.
Evsiz kalma korkusu.
Savaş çıkacak korkusu.
Kuraklık korkusu.
Salgın hastalık korkusu.
Deprem olacak korkusu.
Hapishaneler doldu korkusu.
Kriz patlayacak korkusunun bu denli yükselip, bizzat ekonomiden
sorumlu bakan tarafından Uludağ’ın tepelerinden bütün ülkeye ve
dünyaya ilan edileceğini daha önce görmedik. Bakan, “çatıyı
güneşli havada tamir etmeliyiz, yağmur geliyor” derken onu
dinleyen şirketlerin temsilcisi işadamı da; “donumuza kadar
ipotekliyiz” diye bağırdı. Bankacılar da birbirlerine
bakıştılar.
Dolar: 4 TL’ye dayandı.
Benzin: 6 TL’ye dayandı.
Enflasyon: Çift haneye demirledi.
Faizler: Sıçradığı yerde durmadı.
Cari açık: 50 milyar doları aştı.
TL: 2 yılda yüzde 100 eridi.
İşsiz gençler: 3.5 milyon oldu.
Üniversite bitiren: Boşta.
Üniversite okumak: Ceza yedi.
Beyin göçü: Hızlandı. * * * Büyük şehirlerde; İstanbul, Ankara,
İzmir, Adana’da kenar semtlerde lokantalarda “bir kase
çorba 9 dilim ekmekle” doyup çıkanların sayısı çok hızla
arttı. Yoksul mahallelerin evlerinde kurulan akşam sofralarında;
makarna, bulgur, ekmekle doyup sofradan kalkanların da sayısı
artıyor. İkinci el kullanılmış bir araba satın alınca kendini
“sınıf atlayarak” zenginler sınıfına geçmiş
zanneden milyonlarca aile babası da litresi 6 TL’ye dayanan benzin
fiyatı karşısında kime öfkelenip kızacağını şaşırmış bekliyor.
Hayvancılık: Battı.
Tarım: Battı.
Çiftlik Bank: Battı.
Süt Bank: Battı.
Borsa’da hisselerini halka açıp satan 52 şirketin 42’si de battı,
değerleri üç otuz paraya indi. Uludağ’da işlenmiş deriden giyilecek
konfeksiyon üreten şirketin sahibi de “donumuza kadar
ipotekliyiz” diyerek yardım-destek istedi. Sanayi üretimi
yapan şirketler; kredi-faiz batağına girdi. Ekonomiden sorumlu
bakan da