Yanlış anlamayın. Çizgimden, fikrimden, yazı ahlakı ve
ilkelerimden dönmüş değilim.
İzinden döndüm.
Rüzgar gibi geçti.
Nerede kalmıştık.
Ordu, polis, adalet, devlet, meclis, üniversiteler, basın,
bürokrasi, din, diyanet, eğitim, öğretim, tarım, sanayi, hizmetler,
kalkınma, borçlanma, israf, şatafat, harcama, örtülü ve örtüsüz
ödenek, bedelli askerlik, hapistekilere af, generallerin terfi
edilmesi, partili milletvekili olmuşlardan üniversitelere rektör
yapılması, milliyetçiliğin ne zaman ateşleneceği, İslamcılığın ne
zaman kışkırtılacağı, kimin süper savcı olacağı, devlet
ihalelerinin hangi işadamlarına verileceğinin
kararlaştırılması, nitelikli sıçramaya ne vakit ve nasıl
geçileceği, dolar nereye kadar gidecek, faiz nerede duracak, batmış
şirketlerin kurtarılması için kaç milyar liralık destek fonu
kurulacak hepsi tek bir kişinin ağzından çıkacak emre bakar duruma
getirilmişti.
“Yeni Yönetim” diyorlar.
Burada kalmıştık.
* * *
Aynı yerdeyiz.
Ver papazı!
Al papazı!
“Yeni Yönetim Türkiye” ABD’deki papazı almadan, elindeki papazı
vermekten yana olmadığını, açıklamaya devam ediyor. ABD’den ise
Trump tavrına bürünmüş bir “ağır aşağılayıcı tehdit dili”
yükseldikçe yükseliyor.
Verin papazı!
Yoksa.
Yaptırım başlatırız.
Dilenci durumundasınız. Dış borç bulmaya ihtiyacınız var,
biliyoruz. ABD bankaları, Avrupa para babaları size “tek dolar
borç” vermezler. Daha önce gelmiş dış para da hızla çıkar, gider.
Yunanistan’ın battığı iflas durumuna dönerisiniz, İran’dan beter
duruma benzersiniz.
Arkası askeri hamle.