Çok sık değil, seyrek olur. “Gönlümden geçeni
bildi” derler ya öylesine “düşüncenin düşünceyle
kucaklaşması” gerçekleşir. Dün sabah düşündüğümü yazıya
dökeyim diye yazı masasına oturdum. Hep yaptığım gibi önce gelen
e-posta mektuplara baktım.
Düşüncem kucaklaştı.
Okurum Dr. Nuri Çağatay’ın gönderdiği mektup,
gönlümden geçenleri yazıyordu: * * * “Günaydın Sayın Doğru,
Çok eskilerden beri yazılarınızın bağımlı okuruyum. 2006 yılında
Vatan Gazetesi’nde yazıyordunuz. Temmuz ayında VATAN Gazetesi’ndeki
köşe yazınız ‘Ortadoğu’da… Ölümden Öte…’ başlığını
taşıyordu. Dünkü SÖZCÜ’de köşe yazınız; ‘2 stratejik eski
ortak Türkiye ile ABD’nin namlu namluya gelmesinden’ söz
ediyordu ve yazınız, Safranbolu’da toprağa verilen şehitlerimizin
cenaze töreni ile sürüyordu. VATAN’da yazdığınız yıllarda (2006’da)
Ortadoğu’da bizim dışımızda kalan ülke insanlarının kanının
dökülmesini konuşuyorduk. Şimdi ise kendi evlatlarımızın şehit
düşerek dökülen kanlarından söz etmek zorunda kalıyoruz. O tarihte
Erdoğan ve Gül’ün ‘Medeniyetler arasında diyalog’
çağrısı gündemdeydi ve büyük bir içtenlikle/saflıkla Batı’nın buna
kulak vermesini diliyorduk. Buna karşılık çağrının sahte olduğunu,
‘onların bizi stratejik ortak görmediğini’
söyleyip, yetkili kişilerce başbakanımızın deliğe süpürülmemesi
ricasını örneklendiriyorduk. 16 yıldır hükümetlerimiz ABD karşıtı
olmadı, olmayacak da… Dolayısı ile sizin son yazınızda dile
getirdiğiniz ‘Dilerim ABD geri adım atar’ dileğine
katılmak, bunu ummak elde değil. Eğer bir şey dileyeceksek;
Ata’mızın dediği gibi Ortadoğu bataklığına bulaşmayıp/bulaştığımız
yerden kesinlikle geri dönüp, bu vesile ile rahmetli Orgeneral
Necip Torumtay’ın ruhunu binlerce kez şad edip,
akıl yolunu bulmalarını dilemek olmalıdır. Bizi yönetenlerin de
ABD’ye sahte horozlanmaları bırakıp, İncirlik Üs...