Son 72 Saat: Camiler, al bayrağa sarılı şehit tabutlarıyla doldu
taştı. Mezarlıklar, en kalabalık günlerini yaşadı. 44 can son
yolculuklarına uğurlandı.
Analar ağladı.
Çocuklar öksüz kaldı.
Babalar şehit oğullarının fotoğraflarını ellerinde taşıyarak
yürüdüler. Kalpleri çelik kanatlı kapılarla kitli olanlar bile bu
acıya dayanamadı. Ne tunç, ne kaya, ne toprak, ne denizler kayıtsız
kalamadı. 31 ayrı ülkenin konsolosları, büyükelçileri geldiler,
kırmızı karanfiller bıraktılar.
Türkiye tek yürek oldu.
80 milyon ayağa kalktı.
Ölüm acısını yaşadı.
4 yaşındaki Duru, polis babasının en güzel mücevheriydi,
fotoğrafını okşarken ağlıyordu. Tıp öğrencisi Berkay'ın cenaze
töreninde gözyaşları sel oldu. Berkay'ın babası, “oğlum katledildi,
o insan hayatını kurtarmak için doktor olmak istemişti” dedi. 29
yaşındaki şehit polis Uğur Ürker, Eskişehir'de son yolculuğuna
uğurlanırken annesi “Ağlamayacağım” dedi. 21 yaşında sadece 5 aylık
polis memuru Durmuş Öcal'ın cenazesi Isparta'da evine
getirildiğinde babası, “Yavrum böyle mi gelecektin” diye gözyaşı
döktü.
* * *
Sevdalıydı. Sözlüsünün haberi vardı. Kız istemeye gidecekti. O gece
nöbete kaldı. Polis Adem Serin, Gaziantep'te toprağa verilirken
annesi İsminur Serin, oğlunun Trük Bayrağı'yla sarılı tabutunun
başına geldi, ”Bir oğlum öldü, biri daha yetişiyor. Kimseye teslim
etmeyiz bu ülkeyi” dedi. Yaşı altmışı geçmiş, saçları ağarmış,
vücutları küçülmüş babalar, 20-21 yaşındaki oğullarını mezara
koydu. Adanalı şehit polis Mehmet Atıcı ise 22 yaşındaydı. Binlerce
Adanalı. Futbolcu Yasin, 3 gol attı. Her gol atışında seyirciye
asker selamı verdi, koştu güvenlik nöbeti için gelmiş polislerle
kucaklaştı. Hakem Cüneyt Çakır, maç başlamadan önce saha seçimi
için “yazı tura atımını” bir polise yaptırdı. Futbolcu Yekta, gol
attı, asker selamı verdi.
Binlerce Kilisli.
Binlerce Antepli.
Binlerce Konyalı.
Binlerce Malatyalı.
Binlerce Diyarbakırlı.
Binlerce İstanbullu.
20 ayrı şehirde.
Binlerce insan toplandı.
Tabutları omuzladı.
Çocuklarını uğurladı.
Birlik-Beraberlik tamdı.