Hızla eriyen seçmen desteği ve kaçan oylara yeniden
“gel… gel…” yapabilmek ve 2019’da partili
cumhurbaşkanlığını garanti etmek için “yerli ve milli
otomobili tasarlayacak 5 babayiğit” bulunuverdi.
Babayiğitler, 7 yıldır aranıyordu, saklanmışlar, tam seçim ortamına
girilince ortaya çıkıverdiler.
Verilen mesaj şu:
Türkiye babayiğit yatağı.
Kendi için değil!
Ülke için çalışıyor!
Oyları ona atın!
Bu babayiğitler sayesinde; “Ot ile samanı ithal eden
ülke” durumuna düşürülmüş Türkiye, bayırda, bahçede
topladığı yerli sümüklüböcekleri işleyip ihracat yaparak bulduğu
dövizle hayvanına Gürcistan otu ile Bulgaristan samanı yedirebilme
imkanına kavuşabiliyor ve insanını da; “Brezilya’dan et…
Arjantin’den nohut… Çin’den kuru fasulye… Kanada’dan kırmızı
mercimek… Meksika’dan kuru bezelye…” ithal ederek
doyuruyor fakat sadece ve sadece Reis’in gayreti ile bulunan 5
babayiğitle yerli otomobil yapacak. Oyları ona atarsanız; Türk’ün
mucizesi gerçekleşecek.
Ne kadar övünsek yeridir!
Ne kadar umutlansak az!
* * *
Seçim propagandası olsa da bu projenin “hepimizin gurur
duyacağı” bir sonuca ulaşmasını yürekten isterim.
Hatırlayınca çoğumuz hâlâ heyecanlanırız. 57 yıl önce de 23
mühendisin üstün gayreti ile Eskişehir’de TCDD atölyesinde
yerli otomobil yapıldı. Deposuna benzin koymak unutulduğu için
değil rekabet edebilir bir maliyetle üretilmesi mümkün olmadığı
için gerçekleşmedi. Amerikan otomotiv sanayinin sürükleyici lideri
Henry Ford, “tüm otomobilleri benzer yap ve çok fazla yap.
Ucuza mal edersin ve ucuza satacağın için herkes alır”
diyen seri üretim (ikinci sanayi devrimini başlatan) modeline
öncülük etmişti. Amerikan otomotiv sanayini Alman otomotiv sanayi,
yüksek kaliteyi tutturarak izledi. Japonlar tersine mühendislik
yoluyla yani önceleri “taklit geliştirip”
Amerikan ve Alman otomotiv sanayinin modellerini parçalara ayırıp
daha iyisini yapmayı becerdiler, başardılar. Japonya’yı da aynı
yoldan ve iş hayatında faşizmi izleyerek Kore takip etti.
Bunlar artık tarih oldu.
İçten yanmalı motorlardı.
Bu dönem bitti.
Şimdi yeni bir dönem: benzinle, motorinle yürüyen değil alternatif
yakıt (muhtemelen elektrik) ile ve uzaydan yönetilip şoförsüz
gidebilen otomobil çağına geçildi. Ayrıca şu sırada dünyada
“uçan trenler ve roketlerle insan taşıma”
denemeleri de yapılıyor. Bugün Amerikan, Alman, Japon otomotiv
sanayinin ve onların uzantısı olup yerli katkı oranı yüzde 70-80’e
çıkan Türkiye’deki otomotiv sanayinin ürettiği sıradan bir
otomobilde bile 150-200 milyon satır yazılım var.
Bizim babayiğitler!
Yüksek yazılıma dayalı, elektrikle çalışan, şoförsüz giden, dünya
pazarlarında alıcı bulan, alınabilir fiyata satılan otomobili
tasarlayıp üreteceklerini söylüyorlar.