Siyasi ayak, yoktan var olmaz, vardan yok olmaz. İşinde gücünde,
geçim derdinde; “Allah’ı ile kendisi arasında vicdan
köprüsü kurmuş” milyonlarca Müslümanın, Fetullah Gülen ile
bir bağı, bağlantısı ilişkisi yoktu. Allah varken, son kitabı Kuran
varken, son elçisi Hz. Muhammed varken bir de Fetullah’a ne ihtiyaç
vardı?
6 saatte bir cami yapılıyor.
25 bin Kuran kursu var.
110 bin kadrolu imam.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bütçesi her yıl artırılıyor.
Aktarılan para, yıllar içinde, 11 bakanlığın bütçesinden daha
fazlaya getirildi. “Türkiye Müslümanlığı” adını
verdikleri gidiş içinde Ortaçağ dönemlerini hatırlatan ağırlıkta
bir ruhban sınıfı oluştu. Böyle bir tablo ortadayken bir de
“Fetullah’a ne gerek var?” diye soran, sorgulayan
tek bir iktidar adamı çıkmadı. Soyadı Gülen fakat ne zaman TV’de
görsem; gözyaşı seli altında ağlayarak anlatıyor. Kravatsız kara
gömleğinin yakasını-paçasını çekiştirerek ve önce ayet okuyormuş
gibi Arapça söyleyip, sonra Türkçesini de tercüme ederek
gözyaşlarıyla ıslanmış fikirlerini söylüyor.
Gözyaşlı, hicranlı anlatım.
Bu da işin tiyatrosu! * * * Gülen’in kasetlerini seyrede seyrede,
okullarında okuya okuya, finans şirketlerine para yatıra yatıra,
Vakfından ödüller ala ala, hoşgörü toplantılarına katıla katıla
çoğalanların sayısı da hızla büyüdü. Cumhurbaşkanları ameliyat oldu
baş ucuna önce Fetullah koştu, “üstün devlet
adamı” ödülünü Fetullah verdi, içişleri bakanları ile eski
başbakanlarla her fırsatta birlikte fotoğrafı o çektirdi,
Başbakanlarla birlikte İstiklal Marşı okudu, Meclis başkanları onu
evinde ağırladı, ülkeden biraz ayrı kalınca “özledik, dön
artık…” diye hasret selamları, “ne istedin de
vermedik” diyen serzenişler, barışmak için araya gazeteci
kılıklı “mektup getirip götürücü” sokmalar,
ordunun subaylarının Fetullahçı kızlarla evlendirmesine seyirci
kalmalar̷...