Türkiye Futbol Direktörü ile Türkiye TRT'si birbirine posta
koyuyorlar. Türkiye, Türkiye'ye karşı:
-Ben sana konuşmayacağım.
-Konuşacaksın, elin mahkum.
-Konuşmazsam ne olur?
-Söylerim Reis'e!
-Söylersen söyle Reis'e!
-O emreder Federasyon'a.
-Ne yaparsınız ki bana?
-Atarız seni direktörlükten.
Bu kayıkçı kavgası.
Bu dalaşmalar.
Rezillik.
Futbol oynayamadık.
Rezillikle oyalanacağız.
Sorgulamayacağız.
Olanları unutacağız.
Yalan.
Riya.
Avanta.
Çeteleşme.
Hepsi, Türkiye Futbol Federasyonu-Türkiye Futbol Kulüpleri-Türkiye
Cumhurbaşkanı-Türkiye Bakanları-Türkiye Futbol Direktörlüğü-Türkiye
TRT'si içine yerleşmiş, gizleniyor.
Çekleri yendik.
Yendik de ne olduk?
Her grupta zaten 4 takım yarışıyor. İspanya'dan 3 yedik.
Hırvatistan altında ezildik. 24 takım içinde en az koşan, en fazla
gol yiyen biz olduk.
Yene yene Çek'i yendik.
Üçüncü olduk.
* * *
Üçüncülüğe; sevinmekteyiz. Oysa üçüncüler arasında bile sadece
Arnavutluk'tan iyiyiz. Mini minnacık ülke. nüfusu 3 milyon bile
değil. Arnavut milli takımı antrenörü yılda 280 bin Euro maaş
alıyor. Türkiye Futbol Direktörü'nün yılda 3.5 milyon Euro maaşı
var… Del Bosque, Löw 2 milyon Euro brüt alırken Terim 3.5 milyon
net götürmekte. Diğer grupların en iyi üçüncüleri içinden
biri olup gruptan çıkarsak bunu kendi futbol bilgisi, becerisi,
oyunu, taktiği, direktörü, TRT'si, federasyonu, kulüpleri,
kulüplerin başkanları, cumhurbaşkanı, başbakan ve bakanların
“sporla eğitimi birleştiren bir yerli ve milli model bulmuş
olmaları” sayesinde kazanmış olmayacağız.
Macaristan iyi oynayacak.
Portekiz'i yenecek.
İtalya iyi oynayacak.
İrlanda'yı yenecek.
Belçika iyi oynayacak.
İsveç'i yenecek.