50 yıl önce de aynıydı. Cumhurbaşkanları, başbakanlar kendi
adlarıyla söyleyemediklerini Ankara’da iktidara yakın bir yazara
söyletirlerdi.
Yazar bu!
Fikri var.
Aklı yerinde.
İlişki üretir.
Davet edilir.
Bunu ben söylememiş olayım, sen yaz denilir. Yazdığı yazıda dile
getirdiği iddia, suçlama, uyarı, tehdit her neyse onun başbakana,
cumhurbaşkanına, istihbarat başkanına ait olduğunu okur anlardı.
Muhalefet de demek ki, “Başbakan böyle düşünüyor” derdi.
Kamuoyu oluşurdu.
Değişmedi.
Önceki gün Ankara’da iktidara çok yakın olduğu bilinen bir yazar,
“Rus uçağını dost olarak gördüğümüz bir yapının düşürdüğüne dair
kuşkularım artıyor” diye yazdı.
Ve şöyle devam etti:
“Suriye dizayn edilirken, Türkiye içerideki PKK ile meşgul edilmeye
başlandı. Bir Rus uçağı düştü. Bu uçak biz hariç herkese yaradı.
Türkiye, Suriye masasının dışında tutulmaya, Irak’tan çıkarılmaya,
bölgede ise şehir savaşları ile ablukaya alınmaya çalışılıyor.
Rusya değil ama dostumuz olarak gördüğümüz bir yapının işi olduğu
yönündeki kuşkularım azalmadı, giderek artıyor.”
Yazar, gerçeğin yarısını yazmış.
Kim bu dost, onu yazmamış.