Bazen olan, göründüğü gibi değildir. Bazen de olan, tam da göründüğü gibidir.
İşte olan ortada:
Türkiye’nin bütün kentleri 1950 yılından sonra gösteriş üzerine büyümüştü. Bölge planı yapılmamıştı. Kent planlaması dikkate alınmamıştı. İmar planlarına uyulmuyordu. Belediyelerin imar yetkisi Ankara’dan iktidar gücüyle gasp ediliyor; inşaat yapımları partili müteahhitlere gizli-kapaklı ihale ediliyor, müteahhitlerin “davetiyeli ihale rantından doğan pis kokulu bağışlarıyla” siyasi parti finansmanı sağlanıyordu. Kentlerde bir daire satın alınca zengin olduğu duygusuna kapılan vatandaşın da, görmez tarafına getirip, gösteriş olsun diye imar planları deliniyor, şehre karşı cinayet olan kaçak yapılar “imar barışı” adıyla affediyorlardı. Akılsız, ahlaksız, izansız, vicdansız, plansız, bilgisiz sadece rant zengini yaratmaya vidalı şehirleşmede ihtiyaç doğduğu için köprü, alt geçit, üst geçit, hava meydanı, hastane, meydan projeleri üretiliyor ama bunu “deprem, sel, fırtına, orman yangını ihtimallerini hesaplayarak” yapmıyorlardı.
Her adım gösterişti.
Gösterişiniz batsın.
İnsanlar selde...