İstanbul ve Ankara başta olmak üzere 6 büyük kentin belediye
başkanlarını “emirle” istifaya zorlamıştınız. Unutmadık. İstifa
edenlerin yerine yeni Hz. Ömerler arıyordunuz.
Ağızdan kulağa anlatılır.
Hz. Ömer halife iken, bir gece makamına biri gelir. Selam verir,
oturur.
Ömer selamı almaz.
İşiyle meşguldür.
İşini bitirir.
Mumu söndürür.
Bir başka mumu yakar ve işte o zaman selamı alır, konuşmaya
başlar.
Kişi sorar:
– Ya Ömer, niçin yanan mumu söndürüp, diğerini yaktıktan sonra
selamımı aldın?
Hz. Ömer cevap verir:
Evvelki mum devletin hazinesindeki parayla alınmıştı. O yanarken
özel işlerimle meşgul olsaydım Allah indinde mesul olurdum. Seninle
devlet işi konuşmayacağımız için, kendi cebimden parayla almış
olduğum mumu yaktım, ondan sonra seninle konuşmaya başladım. * * *
Enişte, dünür, kardeş ve oğlunuzun 5 lira 30 kuruş sermaye (iki
maydanoz parası) ile kurulmuş bir “vergi cenneti naylon şirketine”
(Papers Company) 15 milyon dolar gönderip göndermediklerini “ispat
edebilecek” fırsat önünüze çıkıp geldi. Bu fırsat sayesinde;
“dünürünüzü, eniştenizi, kardeşinizi ve oğlunuzu devlet mumu ile
aydınlanmaya tenezzül etmeyeceğinizi” ispatlayabilecektiniz.
Hemen o gün.
24 saat geçirmeden.
Kamu Başdenetçisi.
(Siz atadınız.)
MASAK Başkanı.
(Onu da siz atadınız.)
Rekabet Kurumu Başkanı.
(Onu da siz atadınız)
Bu üç başkanı da yanınıza alıp Kemal Kılıçdaroğlu’ na gidecektiniz.
Adalet o kadar yıprandı ki, halk adalete, savcıya güvenmiyor.
Meclis o kadar hırpalandı ve “tek adam düzeni” sonucunda
milletvekilleri lider ağzına daha çok bakar oldular ki, halk
Meclis’e de güvenmiyor.
“Gel Kılıçdaroğlu” diyecektiniz.
Elindeki belgeleri halkın adalete ve Meclis’e güvenini yeniden
tazeleyebilme fırsatına çevirelim. Şu Kamu Başdenetçisi (Ombudsman)
ve şu MASAK (Mali Suçları Araştırma Kurumu) Başkanı, şu Rekabet
Kurulu Başkanı ile birlikte elindeki belge...