Kötü istek, soylu hedefleri kovdu. İyi hedefler yitti, kayboldu.
Derlerdi ki, “en az üç dil bileceksin… En az üç dilde canım ciğerim
diyeceksin… En az üç dilde ana-avrat dümdüz gidebileceksin…”
Niçin 3 dil?
Cehaleti yıkmak için.
Medeniyeti yakalamak için.
Olmadı.
Halk kendi tek diliyle yetindi.
3 dil öğrenenler de sefil, yoksul, mutsuz oldular. Çünkü; “bize
ezberci olmayan eğitim lazım… bize yaratıcı beyinleri yetiştirecek
öğretim lazım… bize devleti hortumlamadan fabrika kuracak işadamı
lazım… bizi doğmaların zincirinden ve kör kindar taassubun
batağından kurtaracak özgür düşünce lazım… bize en iyi işi, en iyi
yetişmiş insana verecek bir ahlaklı sistem lazım… hepsinden de önce
bize hukuk ve yüksek adalet lazım… ” deyip durdular.
Kendileri söyledi.
Kendileri duydular.
3 dil öğrendiler.
Mutsuz oldular.
Böyle geldik bu günlere:
“İdam” iste!
Kap arsayı.
“Başkanlık” iste!
Kap parsayı!
Bugün “devletin arsaları ile devletin parsaları” idam ile başkanlık
isteyenlerin elinde ve iki dudağı arasında toplandığı için “idam ve
başkanlık” diye bağırıp yırtınanlar en yüksek alkışı veriyorlar ve
kapıyorlar arsayı, yutuyorlar parsayı…
* * *
Özlem Güvemli yazmış:
İstanbul'un Florya semti: Taşı altın. Toprağı zümrüt. İstanbul
Büyükşehir'in AKP'li Belediyesi, ezici çoğunluğunu elinde tuttuğu
Belediye Meclis'inden karar çıkararak yani şekil şartına uydurarak
Florya'daki 15 bin metrekare 7 ayrı parsel pırlanta değerde kamu
arsasını Dünya Yerel Yönetim ve Demokrasi Akademisi Vakfı'na bedava
verdi.
Adı:
Demokrasi Akademisi.
Hem “Başkanlık” istiyor.
Hem “İdam” yanlısı.