Lastik bu, aşınır, dış derinliği azalır. İyi şoför 3 metreden
bakınca “kabak lastiği” tanır. Kabak lastikle fren emniyeti de
tutmaz, hava hafif çiselese yol nemlenir patinaj başlar.
15 yıl doldu.
15 yıldır aynı yönetim.
Patinaj yapıyor.
Sadece birkaç örnek: Polise, orduya, iç güvenliğe yapılan harcama
tarihimizin en yüksek düzeyine çıktı fakat Türkiye'de insanlar,
gazeteler, TV'ler, muhalefet ve iktidar sadece “güvenlik konuşur”
oldular. Hapishanelerdeki tutuklu sayısı 15 yıl önce 70 bin kişiydi
bugün 180 bine çıktı. 15 yıl önce Türkiye'de terör ve silahlı
sayısı neredeyse sıfırlanmıştı, Umut Vakfı'nın araştırmasına göre
bugün 20 milyon sivil kişi silahlı ve her iki evden birinde silah
var. Ekonomi küçülür, üretim düşerken elektrik kesintileri 40
yıl öncesine döndü. Elektriğin kilowaat saati ile benzinin
litresinin en pahalı ülkesi Türkiye oldu. 15 yıl önceki krizin daha
ağırı geldi, delip geçmeye başladı. İşsizlik 15 yıl öncesi düzeyin
üç misli oldu. 15 yıl önce 123 milyar dolar olan dış borç 416
milyar dolara çıktı. Reel kesimin ekonomiye güven endeksi 15
yıl önceki düzeye geriledi. Öğrenci başına devletin eğitim
harcaması 15 yıl öncesine göre 10 kat artmasına rağmen
öğrencilerimizin PISA testi puanları, 15 yıl öncesinin çok gerisine
düştü. 15 yıl öncesine göre devlet büyüdü, hantallaştı, halktan
topladığı vergileri yutan harcama canavarına döndü. Tarım, sanayi,
hizmetler üretimi ise güdük kaldı. Pirinç, nohut, kuru fasulye,
kırmızı mercimek üretimi 30 yıl öncesinin gerisine düştü. Türkiye
pirinç, nohut, kuru fasulye, kırmızı mercimek, kırmızı et,
hayvanına saman, tavuğuna yem ithal eden ülke oldu. Türkiye
leblebisini bile yabancı ülkeden satın aldığı nohutla üretir oldu.
Evet 15 yıl öncesine göre milli gelir arttı fakat işçinin,
köylünün, emekçinin milli gelir artışından aldığı pay 15 yıl
öncesinin çok gerisine düştü ve Türkiye'nin dünyadaki ilk büyük 20
ekonomi içindeki sıralaması, ileriye değil geriye gitti.
Şehirlerimizde Arap Dubai benzeri camdan gökdelenleri çoğaltarak;
milli geliri artırdık fakat felaket bir şehirleşme modeline
saplandık. Şehirlerimiz nefret, gerilim, cinayet, depresyon üretim
merkezlerine döndürüldü.