Sıcağı yazın kavurur. Kışı, Kars'ın, Erzurum'un sonbaharı
gibidir. Adana'da zemheride (22 Aralık- 1 Şubat arası) kış, kapıdan
baktırmaz. Kazma kürek yaktırmaz. Yün çorap, palto, pardösü
giymeden bir bakarsın Adana'da mart ayı da bitmiş. Nisanda bir
pamuklu mintan gömlek giyer atarsın kendini Seyhan Nehri kıyısına,
ilkbahara portakal çiçeği kokularıyla merhaba dersin. Böyle bir
kentin kışını bile geçirecek önlemleri alamayan kafa, 11 kız
öğrenciyi ve 1 kadın hizmetçiyi diri diri yaktı.
Bir baba!
Çaresiz baba!
Çulsuz baba!
Yoksul baba!
Belli ki, geliri yetmiyor.
Ya da beleşe tamah etti.
Kızını yurda vermiş!
Koşup gelmiş.
“Kızımı yaktılar. Süleymancıların yurduydu burası…” diye
çırpınıyor. Tarikatlar yurt yapıyor. Yoksul babaların
çocuklarına eğitim-öğretim fırsatı açıyor. Yoksul babalar ve
anneler, kızlarıyla, oğullarıyla, yakın akrabalarıyla, köyleriyle,
köylüleriyle tarikatlara minnet duyuyorlar. Seçim zamanı, minnet
duyguları oya dönüşüyor. Tarikatla et-tırnak olmuş o kafada siyasi
partiyi iktidara taşıyor.
Yazılıp, çizildi.
Arşivlere girdi.
İktidar partisinin 316 milletvekili içinde 89 milletvekili
Fetullahçı imiş ve 4 Bakan da gizli, saklı “muhterem hoca
efendi”ciymiş. Acaba bugün iktidar partisi milletvekilleri arasında
kaç Süleymancı var? MİT biliyordur. Cumhurbaşkanı da
biliyordur.
İşte bu kafa.
Kızları yakan kafa.
Tarikatlara, “yurt açsınlar” yoksul, çulsuz, çaresiz ya
da beleşçi babaların minnet duygularını kapsınlar ve oya
dönüştürsünler diye devlet desteği veren kafa; şerbet şurubu
gibi ılık kışı olan Adana'da 3 katlı bir ahşap kız
yurdunun “elektrikleri kontak atmadan” ve kız öğrencileri diri
diri yakmadan ilkbaharı görecek kadar yaşatamadı.
* * *
Tarikat da istemezdi.
Ama yandı yurt binası.
3 katlı, toplam 200-250 metrekare ahşap bir binanın, toplasan bir
elin parmaklarını geçmeyecek sayıda sebepten yanabileceğini tahmin
etmek ve bunun önlemini almak çok zor olamaması gerekir.