Muhtarlar hepimizindi. Muhtar emmi… Muhtar amca… Koca Muhtar…
Gerçi köyün zengini, ağası, mütegalibesi, mahallenin önde geleni,
stokçu, vurguncu, tefecisi muhtara yanaşır, onu adamı yapmaya
çalışırdı. Ancak muhtarlar genelde halkın yanında dururdu. Ayrım
olmazdı.
Bu kültürü de yıktı.
Muhtarlar ikiye ayrıldı.
Saray alkışçısı!
Külliye muhtarları.
Sessiz ve efendi!
Halkın muhtarları.
Alkışçı Külliye muhtarlarımızı Cumhurbaşkanı özellikle parti grup
toplantılarının yapıldığı ve TV’lerin parti liderlerine kamera
tuttuğu salı günlerinde toplamayı seçti. AKP’ye yakın muhtarlar
Cumhurbaşkanından davet alıyorlar. Külliye’ ye gidiyorlar.
Cumhurbaşkanı, hedefine koyduğu kişilere; “kötü söz, yaralayıcı
söz, ağır küfür, hakaret…” sıralıyor. Külliye muhtarları
alkışlıyor. Sonra yemeğe geçiliyor.
* * *
Yine aynısı oldu.
Muhtarlar çağırıldı.
Cumhurbaşkanı, “İnsan boğazı kırk boğumdur, boğa boğa söyler…
Düşünmeden söylenen sözler ocaklar söndürür, nice kalpleri
yaralar…” atasözünü hiç aklına getirmeden saydı, sıraladı.
Cahil… Ahlaksız…