Karar bekliyorduk. Savunmalarımızı yaptık. Mahkeme başkanı ve diğer iki yargıç üye sanki bu kez bizi anladılar. Yani bende böyle bir duygu kaldı. Dilerim aynı duygu 4 Eylül’e ertelenen mahkeme gününde de devam eder.
Ben uzun konuştum.
Avukatlarımız kısa.
Erteleme istediler.
Biz sanıklar ve bize manevi destek sunmak için gelen konuklarla mahkeme salonundan hep birlikte çıktık. Çağlayan Adalet Sarayı’nın ana kapısının önünden dağıldık. Orta yaşlı, güleç yüzlü, dost-arkadaş-kardeş bakışlı biri yanıma geldi. Duruşmada sizi dinledim, memnun oldum dedi, cebime gazete kupürü olduğu belli iki yazı koydu. Kimsiniz, “beyefendi…” demeden uzaklaştı gitti.
Eve geldim.
Ceketimin cebini boşaltırken o iki yazı da çıktı. Gazeteden dikkatlice kesilmiş, saklanmış 2 yazı. Baktım benim daha önceki yıllarda yazdığım yazılar. Birinin başlığı “Adalet varsa rezalet yoktur” diğerinin başlığı “Adalet Müm’inin kaybolmuş malıdır”
Bu 2 yazıyı kısalttım.
Birbiri içinde erittim.
Yeni bir yazı yaptım.
Size sunuyorum: ★★★