Mitoloji bu ama bugüne uyuyor: Pek memnun olan şarap tanrısı,
Kral Midas’a seslendi ve “dile benden ne dilersen”
dedi. Midas da “her tuttuğum altın olsun…” istedi.
Midas’ın karnı acıktı, ağzına götürdüğü her lokma bile altın
oldu!
Aynısı bugün yaşanıyor.
Dile bizden ne dilersen!
Hatırlayacaksınız; sahibinin “Milletin anasının orasına
burasına koyacağız…” dediği şirket ve ortakları
“Devlete İstanbul’da bir havalimanı…” yapıyorlar.
İlk günden reklam, propaganda, tanıtım, alkış, övünme, kabarma
yıkıldı ortalık.
Her tuttukları altın.
İhale imzalandı.
Zemin bataklık dediler.
Proje değişti.
Maliyet millete (halka) bindi.
Kod yüksek dediler.
Kod düşürüldü.
Maliyet millete bindi. * * * Şirketlerin, ihaleyi almadan önce
“zemin etüdü yaparak, projeyi inceleyerek,
hesaplayarak” buna göre yapıma ve işletmeye talip olmaları
gerekiyordu. Hukuk, kural, etik, eşit rekabet bunu gerektiriyordu.
İhaleyi kaptılar. Havalimanını yaptıran devlete (DHMİ’ye) dönüp,
“zemin çürükmüş… Kod yüksekmiş…” demeye
başladılar. Projede 90 metre dolgu yazıyordu. 60 metre dolguya
indirelim dediler. Kabul edildi. Öyle böyle az para değil; zeminin
cılk, dolgunun yüksek ve kodun yamuk çıkmasıyla halka (millete)
yüklenen ilave bedelin 6 ile 7 milyar Euro olacağını hesaplayanlar
bile çıktı.
Bir de seviye sorunu çıktı.
Seviye de ilave maliyet.
Kod 90’dan 60’a indiği için uçakların piste yanaşma ve uçma sahası
Romanya ve Bulgaristan sınırındaki seviyeye indi. Bu sebepten,
komşu 2 ülkeye 45 milyon Euro ilave bedel ödemek mecburiyeti doğdu.
İhale sözleşmesinde yer almadığı için bu bedeli de halk (millet)
ödesin oldu. Bu havaalanını yapmaları için en büyük kredi desteğini
de devlet bankaları Ziraat, Halkbank ve Vakıfbank sağladı.
Devlet sanki mitoloji tanrısı!
Bunlar da sanki Kral Midas!