Halkın özelliğidir. Kısa söyler. Kelimelere can verir, az ve öz konuşur: O yalan, bu yalan, sözünü yedi yuttu Erdoğan! Seçimle gelinen, seçimle gidilen demokratik ülkelerde devlet adamları, kesinlikle bu sözü söyletmez, halkın diline böyle düşmek istemez.
Belge göster.
İstifa ederim dedi.
Kılıçdaroğlu belge gösteriyor. Ve şunları anlatıyor:
Swift mesajı bunlar.
Banka dekontu.
MAN’a akıtılan milyon dolarlar.
Erdoğan’ın oğlu, kardeşi, eniştesi, dünürü, eski özel kalem müdürü MAN Adası devletindeki 1 İngiliz Sterlini (5 lira 30 kuruş yani 150 gram et parası) sermaye ile kurulmuş naylon şirkete 15 milyon dolar para göndermişler.
Oğlu 2 kez:
1 milyon 450 bin dolar.
2 milyon 300 bin dolar
Eniştesi 2 kez:
2 milyon 500 bin dolar.
1 milyon 250 bin dolar.
Kardeşi 2 kez:
2 milyon 500 bin dolar.
1 milyon 250 bin dolar.
Dünürü 2 kez:
1 milyon 250 bin dolar.
1 milyon dolar.
Eski kalem müdürü 2 kez:
1 milyon 250 bin dolar.
250 bin dolar.
TOPLAM: 15 milyon dolar.
* * *
Ülkenin cumhurbaşkanının en yakınları; 150 gram et parası sermaye ile kurulmuş bir naylon şirkete Türkiye’de milyonlarca kilo et üretebilecek besi çiftlikleri, meralar, çayırlıklar, çimenlikler kurabilecek 15 milyon doları MAN Adası’na neden gönderdiler?
O yalan!
Bu yalan!
Yalansa derhal, hemen, saniye vakit geçirmeden savcılığa başvurulurdu, vurulması gerekirdi. Kılıçdaroğlu’nun elindeki swiftler, dekontlar, adresler, isimler gerçek mi, belgeler doğru mu, bankaların adı ve kayıtları sağlam mı, 24 saat içinde bakılır, incelenir, sabah olunca da halka açıklanırdı. Kılıçdaroğlu bu belgeleri basına ve savcılığa vermeliydi.
Sahteyse…
Uydurmaysa…
Dedikleri gibi Kılıçdaroğlu, CIA’nın oyuncağı ve ABD’ye sığıntı olmuş Allah-Peygamber-Kitap istismarcısı Fetullah’ın tuzağına düşmüş de Erdoğan’a kara çalıyorsa ispatlanırdı.
İspatlanmalıydı.