Bugün Öğretmenler Günü, her şeyi bir yana bırakalım, Yeni Milli
Eğitim Bakanı Prof. Dr. Ziya Selçuk, 100 gün önce
göreve geldiğinde “Eğitimde kıyameti koparmamız
lazım…” uyarısı yapmıştı, uyarıyı hatırlayalım.
Bakan, “Gelin” demişti.
Hep beraber olalım.
Çok zehir birikti.
Zehri birlikte akıtalım.
Deli gömleklerini atalım.
Eğitimde kıyameti kopartalım.
Milli Eğitim Bakanı’nın, bu ağır cümlelerinin üzerinden 100 gün
geçti. Yeni Milli Eğitim Bakanı, biriken zehirleri hangi yeni yolla
akıtacaktı? Yüksek kalitede öğrenci yetiştirecek kaliteli bir
eğitim için nasıl bir okul ortamı oluşturacaktı? Ülkede doğu ile
batı, kuzey ile güney bölgeleri arasında eğitimde uçurumlar nasıl
kapatılacaktı? Öğrenciyi izleme, değerlendirme, ölçme, özendirmek
için öğretmenlere vereceği yeni imkan, güç, saygı, yol, yöntem,
ufuk neydi? Bakan, nasıl bir öğretmen istiyordu?
100 gün geçeli çok oldu.
Kıyamet durum taşlaşmış.
Duruyor.
★★★
Eğitim din odaklı yapıldı.
İmam hatip imtiyaz kazandı.
İktidara arka bahçe oldu.
Eğitimin kalitesi düştü.
Çocuk ilk okula başlıyor.
Birinci sınıfı geçiyor.
Zeka düzeyi düşüyor.
İkinci sınıfı da geçiyor.
Zeka düzeyi yine düşüyor.
Ana okulundan ilk okul sona kadar çocukların zeka düzeyleri (IQ)
düşüyor. Yani zeka düzeyini gerileten bir eğitime saplanmışız. (Bu
tespitler benim değil Üstün Zekalılar Derneği’nin araştırması
sonuçlarıdır) Nitekim 72 ülkede 15 yaşındaki 540 bin öğrenci
arasında yapılan testin sonuçlarına göre Türk öğrenci, okuduğunu
anlamada 50’nci sırada, matematikte 49’uncu, fende 52’nci
olabiliyor. Öte yandan üniversite giriş sınav sonuçları
açıklanıyor. Adaylar hem genel kütürde hem temel testte
dökülüyorlar.