Basitleştirip yazayım. Bütün becerileri makinelerin birbiriyle konuşarak yapabileceği bir döneme girdik. Makinalar, kendi aralarında konuşarak, en yüksek insan becerisine ulaşabiliyorlar. Söz gelimi bugün bir uçak pilotsuz ve yardımcı pilotsuz olarak Londra’dan havalanıp İstanbul’a kazasız, belasız, sarsıntısız, rötarsız inebilir. Bunu makinelerin makinelerle konuşmasıyla başarabilir.
Çok az kaldı.
Yapay zekaya geçiliyor.
Bu yüzden pek çok ileri ülkenin eğitim bakanlıkları daha ilkokuldayken çocuklarına; “Bir makineyle nasıl konuşulacağını” öğreten dersler koydular. Yeni bir “eğitim seferberliği” başladı. Çocuklar ilkokulda okuma yazma dersinin yanında “makinelerin makinelerle konuşması dersini” de okuyorlar.
Bilesiniz.
İleri ülkeler bunu yaptı.
* * *
Bugün “ilk okullarımızda niçin makinelerin makinelerle konuşması dersi yok” tartışmasını yapıyor olabilirdik. Eğitim ve öğretimde çağı yakalamayı konuşmak, yazmak, tartışmak yerine Cumhurbaşkanı oğlu Bilal’in vakıfları ile Gülen’in dershaneleri arasında çirkin “paylaşma kavgasını” izliyoruz.
Son 13 yıla bakın.
5 Milli Eğitim bakanı değişti.
Geldiğimiz nokta sıfırdı.
Önceki gün eksiye indi.
Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu’da birçok il, ilçe ve köyde öğretmenler, PKK terörünün dağdan şehirlere yerleşmesi yüzünden, dersleri bıraktılar. 3 bin 800 öğretmen Doğu ve Güneydoğu’dan çekildi.
Ülkenin yarısı yanıyordu.
Öğretmensiz de kaldı.