Bilenler bilir, yaşayanlar gördü. 1994 ve 2001 krizinde de
aynısı oldu. Ekonomi bedava eylem, beleş oluşum, parasız davranış,
fiyatı olmayan girişim tanımaz. Ekonomide bedel ödenir. En yüksek
acıyı iktidara oy vermişler yaşar. Bugün 1994 krizinin benzeri
belirtiler uç verdi. 1994’de tablo özetle şöyleydi:
Dolar artıyordu.
Faizler yükseliyordu.
Fiyatlar patlamıştı.
Enflasyon yüzde 71’e çıkmıştı. Durgunluk başlamış, büyüme sıfıra
doğru gidiyordu. İşsiz sayısı artıyordu. Bankalar, zorlanmaya
başlamıştı. Üç banka birden gümlemişti. Ekonominin lokomotif
sektörleri otomotiv, tekstil, inşaat, gıda çalıştırdığı işçi
sayısını azaltıyordu. Dış borç 50 milyar dolara (bugün 450 milyar
dolar) dayanmıştı. Borçları, yeni borçla ödemek için “yangını
söndürme paketleri” önerenler çıkıyordu. Londra’ya, Washington’a,
Paris’e, Tokyo’ya “heyetler” gönderiliyordu. Dönemin başbakanı
“beynimin yarısı dediği” en güvenilir adamını Japonya’ya yeni borç
para bulmak için yollamıştı. (Bugün Japonya’nın yerini Çin aldı)
* * * 1994’de de, tıpkı bugün yaşandığı gibi,
devlet harcama canavarı olmuştu. Devlet, şirketleri, belediyeler
iktidar partisi yandaşlarınca soyuluyordu.
Makam saltanatı.
İsraf şahlanmıştı.
Vergi gelirleri harcamaya yetmiyor, nefessiz kalmıştı. IMF, “sizin
şok tedavisine ihtiyacınız var” diye haber yolluyordu. Kriz,
damgasını halkın hayatının her boyutuna vurmaktaydı. Halktan
(milletten) sabır isteyen sıkıntılı, nefis körleten sarsıntılı, çok
çalışan, az tüketen, ucuza çalışıp ihracatı ucuz emek gücüyle
artıran “şok tedavi” öneriliyordu. Önerilerin arkasında IMF
reçeteleri vardı, çünkü ekonomi küfelik olmuştu. 1994 yılının
Başbakanı da, tıpkı bugünkü Cumhurbaşkanı gibi, yüksek oy almak
için “Her aileye bir ev, bir otomobil, herkese hastane ve doktor,
her liseyi bitirmişe üniversite, her işsize iş… Mübarek bayramlarda
ikramiye…” sözleri vermiş ayrıca “yerli ve milli” söylemi de tavan
yaptırarak her fırsatta “Ha...