Gazete olmaktan çıkarsın. Yazar olmaktan da çıkarsın.
Cumhurbaşkanı, sarayına çağırdığı muhtarlara ne anlatıyorsa sen de
okuruna aynısını söylersin. Başbakan ne konuşuyorsa sen de onun
ağzıyla yazarsın. Bakanları, iktidar partisi önde gelenlerini,
iktidar zenginlerini halka şirin, temiz, rüşvet yemez, devleti
soymaz, dini bütün göstermek için takla üstüne takla atarsın.
İktidarın görüşlerini kendi görüşünmüş gibi dile getirirsin. Bu
haysiyetsiz, şerefsiz, vicdansız çok basit, ilkel gazetecilik ve
yazarlıktır. Bu yolu tutarsan iktidar organı yazar ve iktidar
organı gazete olursun.
Gazete organ olunca!
Havuza alıyorlar.
Paraya boğuyorlar.
Yazar organ olunca!
Havuzdan besliyorlar.
Organ yazara ayda 100 bin TL maaş, organ gazetenin sahibine ise
devlet ihalesi verip avanta servet kazandırıyor ve devletin el
koyduğu şirketi de bu organ gazete patronunun mülkiyetine
geçiriyorlar.
* * *
Bir de tersi var.
Gazete olmaya devam edersin. Yazar olmayı her şart altında
sürdürürsün. Cumhurbaşkanı saray yaptırınca alkışlamaz, “7
bakanlığın binası yokken ve bu 7 bakanlık yüksek kira ödeyip
başkasının binasında çalışırken Cumhurbaşkanı’nın 1150 odalı lüks
saray yaptırması savurganlık sayılır” diye halkın dikkatini
çekersin. Başbakan, “bize hukuk gereklidir diyen Ali Babacan’ı
bakan yapmadı ama Saray’ın damadını bakanlar listesine koydu” diye
yazar halkı düşünmeye zorlarsın. Gazete okurunu haberdar etme,
bilgilendirme, düşündürme, dikkat çekme, alternatif getirme
çizgisinden sapmazsın.
Bu şerefli bir yol.