Suudi Kralı, içlerinde El Kaide mensuplarının da bulunduğu 46 kişi ile birlikte İranlı Şii din adamının da kafasını kılıçla kestirdi. 47 kişinin kellesi gidince Selefiler ile Şii’ler “Allah-u Ekber” diye tekbir getirip birbirini boğazlamak üzerine yemin ettiler.
Bu tablodan çelişki çıktı.
Putin, “arabulucu” oldu.
Erdoğan, “arabozucu” kaldı.
Ölümcül bir çelişki doğdu.
Tersi olmalıydı.
Türkiye’ye ve onun cumhurbaşkanına bu yakışırdı. Türkiye 90 yıl önce büyük bir devrim yapıp, “laik Türkiye Cumhuriyeti” olmayı seçti. Mezhep ayrımcılığını tarihin çöplüğüne attı. Laiklik, Müslüman’ın Müslüman’ı Allah, kitap, din adına öldürmesini durduran tek çaredir. Bu nedenle; laik Türkiye’nin Cumhurbaşkanı, hiç beklemeden Suudi selefi ile İranlı Şii arasına girip, “bu çağda mezhep kavgası çıkartarak Müslüman’ı Müslüman’a kırdırıyorsunuz. Mezhepçiliği terk edin” diyebilirdi.
Diyemedi.
* * *
Kuşkusuz diyebilmesi için kendisinin de Mustafa Kemal’i takdir edip, “ laikliğin Müslümanları kardeş yaptığına” inanması gerekirdi.
Erdoğan “arabozucu” kaldı.
Putin ise kılıçla kelle kesici Selefi- Vahabi Suudi Kralı ile iple idam ettirici Şii İran mollası arasında barıştırıcı olabileceğini açıkladı.
Putin “arabulucu” oldu.