Bir işsiz genç daha belediye binası önünde kendini yaktı. Aynı
gün iktidarın bir bakanı, iki arkadaşını devlet şirketine
“maaşlı danışman” olsunlar diye kadroya aldı. Bu
iki haberi aynı sayfada yazıp iktidarı uyaran gazetecilere
“bravo…” diye bağırmak geliyor içimden…
Öte yandan!
Öbür gazetecilere dönüp:
Mademki cumhurbaşkanı, “Ulan…” lı konuşma biçimi geliştirdi;
Ulan Hıyarağası!
Diyesim geçiyor aklımdan.
Diyemiyorum.
Hıyarın bile asaleti var.
Ağa bile haysiyet sahibi.
Bunlara ben “Ulan Hıyarağası” demeyi bile Türkçe
diline yapılmış müsriflik sayarım.
Beslendiler.
Çoğaldılar.
Çoğaltıldılar.
Bir işsiz gencin daha kendini yaktığı ve iktidar bakanının iki
arkadaşını bakanlık şirketinin bütçesinden maaşa bağladığı aynı gün
“iktidar parlatan gazeteciler” Başbakan’ın
partililere ve partili işadamlarına propaganda konuşması yaptığı
“İstanbul Beyoğlu Sohbetleri ”ni köşelerinde
yazmışlardı.
* * *
Ama ne yazış!
O kelimelere döküşler!
O yazıyla gerdan kırışlar!
O kalemle sıçrayışlar!
Bunlardan biri Beyoğlu Sohbet Toplantısı’nda Başbakan Binali
Yıldırım’ı dinlemeye çağrıldığını ve oturtulduğu masadaki ünlü
kişileri yazıyor: Orhan Gencebay ve eşi
Sevim Hanım… Fehmi Yaşar… Talha Çamaş…
Erman Yerdelen… IKSV Genel Müdürü Görgün
Taner… Eski dost Murat Tabanlıoğlu… Diye
sayıyor, sıralıyor ki, okur anlasın kendisi de çok mühim adamdır…
!
Ve sonra ekliyor:
“Murat, bana göre mimar değil gizli bir ressamdır. Tek farkı ruhuna
yerleştirdiği cetveli fırça gibi kullanmasıdır. Murat AKM’yi
(Atatürk Kültür Merkezi) yeniden çiziyor ya… Sordum: “AKM
inşaatı ne zaman başlıyor…” Her zaman ki
titizliğiyle cevap verdi: “Bugün teslim ettim
projeyi…” Proje dediği de birkaç ciltlik ansiklopedi
gibi. 6 ayda bitecek projeyi 3 ayda tamamlamış. Türkiye’ye,
Taksim’e yakışır bir AKM için kuyumcu gibi çalışmış… Mermerinden
çinisine, koltuğundan perde kumaşına kadar tek tek belirlemiş…”