Eğmeden, bükmeden, net yazmak gerekirse; o bir saray darbecisi. Saray darbecileri ne yapıyorsa o da onu yapıyor. Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı seçilince parti başkanlığı ile başbakanlığı “bir Saray ikramı olarak” ona bırakmıştı. Bir süre sonra onun “emek vermeden, uğraşmadan hazır koltuğu kapma niyetini” sezmiş olmalı ki; yurt dışında bir gezide iken partinin ilgili kurulunu (AK PARTİ MKYK’sını) topladı. Onun elinden il ve ilçe başkanı atama yetkisini aldı. Saray darbecisine, saraydan karşı darbe geldi.
Başbakanlığı bıraktı.
Aslında bırakmadı.
Bıraktırıldı. İki askeri darbenin (27 Mayıs- 12 Eylül) ve iki askeri ittirmenin (12 Mart- 28 Şubat) yaşandığı Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez bir Başbakan; askeri darbe, askeri ittirme, gensoru ve seçim mağlubiyeti gibi sebepler olmadan başbakanlığı ve parti başkanlığına veda etmiş oldu.
★★★
Oysa 1 Kasım seçimlerinde tarih yazmış (!) partinin oylarını yüzde 52’ye çıkarmıştı. 4 yıl daha parti başkanı ve başbakan olarak kalmayı garantilemişken saraydan okkalı bir Kasımpaşalı tek adam tokadı geldi, seçimin üzerinden henüz 6 ay geçmiş olmasına rağmen AKP’yi yeni genel...