Geriye döndü. “Vur Kurtul”a geçti. Oysa “gerekirse baldıran
zehri içerim” demiş, “Ver Kurtul”a razı olmuştu.
El üstünde tutulmuştu.
Akil adamlar önünde.
Üst akıl (ABD) arkasında.
Gaz verenler (AB) etrafında.
Partililer bağırıyordu:
Öl de ölelim!
Karizması tavan yapmıştı.
9 seçimi de kazanmıştı.
Diğer liderleri özellikle “Ne Mutlu Türküm Diyene…” diyenleri;
“Diyarbakır’a gidemiyorsun…” diye küçümsüyordu.
* * *
Saray mı çok tatlı geldi!
Baldıran zehri mi acı!
180 derece döndü.
Şimdi kendi de Diyarbakır’a gidemiyor. Çin’e gidiyor. Yakında “Ne
Mutlu Türküm Diyene” diye konuşmaya başlarsa şaşırmam. Aslında
Türk’ün Kürt’ten, Arap’tan, Rum’dan, Ermeni’den ya da başka bir
milletten üstün olduğunu söylemek için değil “Türkiye’de
yaşayanların aynı vatan toprağı üstünde bölünmez bütün olarak
kalmasını” sağlamak için bulunmuş bu sözü dağdan, taştan, okuldan,
Meclis’ten, bakanlık binalarından kazımak için ne kadar da uğraşıp
didinmişti.
Yazılar yazdırmış.
Seminerler yaptırmış.
Kanunlar çıkarmış.
“2 Ayyaş” bile demişti.