1922’de İngilizler, bütün İslam ülkelerinin gözünü korkutmak
için “Türk’ün belini Yunan Ordusu’na
kırdırma” planı yapmıştı. İstanbul’un sokaklarında
açlıktan can vermiş insanların cesetleri çöplükten toplanıyordu.
İstanbul’da İngiliz süngüsünü görüp Ankara’ya canını atan
milletvekilleri, bulabildikleri ahşap evlerin kömür mangallı
odalarında birkaçı bir arada yatıyordu. Bütün Anadolu’da şehit ve
gazi vermemiş tek Türk ailesi yoktu.
96 yıl önce tablo:
Anadolu bölünecekti.
İzmir, Yunan işgalindeydi.
Vatansız kalıyoruz korkusu, özgürlük arzusu bir araya geldi.
3 askeri şahlanış oldu.
İNÖNÜ Zaferi
(İlk düzenli ordu)
SAKARYA Zaferi
(İşgalci orduyu durdurma)
30 AĞUSTOS Zaferi.
(İşgalcileri kovma)
Yokluktan var oluş çıktı. ★★★ 30 Ağustos olmasaydı Türkiye Suriye
olurdu. Mısır olurdu, Irak olurdu, Yemen, Çad, Libya, İran,
Afganistan, Bahreyn, Suudi Arabistan olurdu. 30 Ağustos olmasaydı,
laik Türkiye olmayacaktı. 30 Ağustos 1922 Büyük Zafer’den bu
yana 96 yıl geçti. Bu kez ABD, Anadolu’yu parça parça bölme peşinde
ve iktidarın, “Yeni Osmanlı” arayışı ise
ülkeyi yeniden “dinci-mezhepçi
yapılanma” noktasına taşıdı.
Şu tabloyu yaşıyoruz:
Yabancı parasına ve dış borçlanmaya vidalı, Türkiye’nin geleceğini
ipotek ederek, eldeki bütün devlet malını-mülkünü önce özelleştirip
sonra yabancılaştırarak (yabancıya satarak) ve köprülere geçiş
garantisi, hastanelere hasta garantisi, oto yollara kâr garantisi,
rüzgar, güneş, kömür, doğal gaz, nükleer santralleri kuran yerli ve
yabancı sermayeye yüksek kâr etme garantisi vererek; yani davul
halkın boyunda tokmak yabancı sermaye ile işbirliği içindeki yandaş
yeni zenginin elinde modeli duvara dayandı. Son 17 yılda yaratılan
dolar borçlu hormonlu büyümenin de sonuna gelindi. Türkiye dış
borcunu ödeyecek yeni dış borç bulmak için soygun katsayısını
artırmaya zo...