Geleceğim diye zaten bağırıyordu. Kriz dipten, damardan
geldi; fiyatlardan- kurlardan- faizlerden
vurmaya başladı. Ardından Amerika’dan rapor yazıcı komiser McKinsey
geldi. Komiserin ardından da Cumhurbaşkanı’nın büyükşehir
belediyelerine talimatı geldi:
Belediye uyuma.
Fırsatçı hortladı.
Stokçu azıttı.
Zamcı zıvanadan çıktı.
“Zabıta gücü” takviye edildi. Halktan da
gönüllü “Zamcı Avlama Birlikleri” oluştu. Böylece
17 yıllık “dua, namaz, umre görünümlü
muhafazakar liberal kapitalist yeni girişimci ve iktidarla
birlik yeni zengin işadamı yaratmış model” farklı
kurumlar da üretti. Belediyeye “zamcı avlama
birliğinden” ihbar veriliyor, “zabıta
gücü” de operasyona koşuyor.
Basılıyor marketler.
Raflara dikkat kesiliyor.
Bu ne?
Peynir.
Kaça satılıyor:
100’e.
Kaçtan girmiş.
10’dan.
Vay alçak fırsatçı, vay!
Vay adi stokçu vay!
Vay utanmaz zamcı vay! ★★★ Böylelikle “zamların geri
çekileceği, fiyatların ineceği” beklentisi yaratıldı.
Halka, “alçak fırsatçı ile stokçunun canına
okuyoruz” algısı pompalandı.
Hiçbir faydası olmadı.
Zamlar durmadı.
Devam ediyor.
En son elektriğe geçirdiler.
Doğalgaza da geçirdiler.
Zabıta gücü, elektrik ve doğalgaz şirketini basamıyor; “kaçtan
girdi elektrik ve doğalgaz” diye sormuyor.
Zabıta gücü fos!
70 yıl geriye gittik.
70 yıl önce İkinci Dünya Savaşı yıllarıydı. Biz savaşa
girmemiştik ama “savaş fırsatçılığı yaparak ellerindeki
malı stoklayıp bekleten ve tezgah altından yüksek zam
bindirenler” türemişti. Bunları geriletmek
için “Milli Korunma
Kanunu” çıkartılmıştı. 70 yıl öncesinde
“zabıta gücü ile enflasyonu bastırmak” bir
yöntemdi. Çünkü ekonomiye “devlet sektörü”
hakimdi.
Bugün savaşta...