Türkiye’nin çok önemli markalarının konkordato başvurusunda bulunduğunu öğrenmediğimiz gün neredeyse yok. Ülkemizin çok büyük bir ekonomik krize sürüklendiğini; söyleye söyleye dilimizde tüy bitti, yaza yaza kalemde mürekkep kalmadı. Ne yazık ki haklı çıktık. Reel sektör, son bahar yaprakları gibi dalından düşüyor ve konkordato sürecinin içine giriyor. Bu haberleri okuyan sizler; “konkordatoya başvurdu, paçayı kurtardı” zannediyor iseniz, büyük bir yanılgı içindesiniz.
İflas erteleme müessesesi mevcut iken, iflas ertelemesi kararı alanlar için “paçayı kurtardı’’ diye düşünmek, nispeten daha doğru idi. Olağanüstü hal boyunca, iflas ertelemesi müessesesi uygulanmadı ve en sonunda da 2018 yılı içinde mevzuattan tamamen çıkartıldı.
İflas ertelemesi müessesesi; işletmelerin bu sürece başlarken alacaklılarla anlaşma zorunluluğunun olmadığı, kolaylıkla müesseseye müracaat ettiği ve talep ile birlikte tedbir kararının verilmesinin mümkün kılındığı bir yasal düzenleme olması sebebiyle, teşvik edici idi. Fakat şirketlerin borca batık olup olmama durumunun değerlendirilmediği ve sunulan projelerin inandırıcı olup olmadığına bakılmaksızın, verilen koruyucu tedbir kararının olumsuz sonuçlarını da beraberinde getirmekteydi. Tedbir kararı, yargılama sonunda verilebilecek iflas ertelemesi kararının tüm etki ve sonuçlarını içinde barındırmakta ve menfaat dengesi gözetilmemekte idi.